10.Söz'ün başında yazılan ve ahirdeki tasdiknamede izahı bulunan 193 rakamındaki tevafukları izah eder misiniz?
"Nizâm ve intizâmın ruhu olan ma‘neviyât ve revâbıt ve niseb hebâ olup gider." Cümlesini izah eder misiniz?
"Fakat mümkinatta, hakikî ve tabiî lüzum-u zâtî olmadığından, mümkinatta zıdlar birbirine girebilmiş. Mertebeler tevellüd ederek ihtilafat ile tagayyürat-ı âlem neş'et etmiştir." Burayı izah eder misiniz?
Kişinin riyazet ve kendini savunma maksatlı karete gibi uzak doğu sporları ile yüzme gibi diğer sporları yapması ve vaktini ve parasını harcaması caiz midir?
Üstat Hazretleri 7.Şuanın hapse girmeye sebep olduğunu ve aynı zamanada necata da sebeb olduğunu söylüyor. Bu hapis Denizli hapsi mi? Eğer cevap evetse bildiğim kadarıyla Ayet-el Kübra 1938 de Kastamonu'da telif edilmiş. Fakat Denizli hapsi 1943 lerde. Nasıl olur da 38 de telif edilsin de 43 te hapse sebep olsun? Yaklaşık 5 senelik bu farkı nasıl anlamalıyız?
9. Şua'da : haşre ve ahirete dair 'bir mukaddime' ve 'dokuz makamdır'. denmiş. 'dokuz makam' telif edilmiş midir?
‘’Rica ederim, üçünüzün hakkında birbirinden ziyade gücenmeye ehemmiyet verdiğimden gücenmeyiniz. Çünkü, Hüsrev’le Feyzi’de benim gibi insanlardan tevahhuş ve sıkılmak var. Hem birbirine bir derece meşrepçe ayrıdırlar. Ve Sabri ise, akraba ve tarz-ı maişet cihetinde hayat-ı içtimaiye ile bir kaç vecihte alâkadar ve ihtiyata mecburdur’’ abiler arsındaki problem nedir ki üstad sık sık uyarı ihtiyacı...
" اِهْدِنَا الصِّرَاطَ الْمُسْتَقِيمَ" ayetinin, hüccet-i tevhide ve bir ders-i hikmete ve bir tâlim-i ahlâka işaret etmesini izah eder misiniz?
‘’Saniyen: Sarsıntılı olan altıncıdaki kardeşlerimizin istirahatlerini merak ediyorum. Bir parmak hariçten hapse, hususan altıncıya karışıyor. Oradaki kardeşlerimiz dikkat ve ihtiyat edip hiç bir şeye karışmasınlar.’’ Üstad ın ifade ettiği ‘’altıncı’’ ifadesi koğuş numarası mıdır? Eğer öyleyse üstad diğer koğuşta olan hadiseleri nerden biliyor?
"Sonra pür-merak ve pür-iştiyâk o misâfir-i âlem-i şehâdet, cismânî ve maddî cihetinde mahsûs tâifelerin dillerinden ve lisân-ı hâllerinden ders aldığından, âlem-i gayb ve âlem-i berzahta dahi mütâlaa ile bir seyahat ve bir taharrî-i hakîkat arzu ederken, her tâife-i insaniyede bulunan ve kâinâtın meyvesi olan ve insanın çekirdeği hükmünde bulunan ve küçüklüğüyle beraber ma‘nen kâinât kadar inbisâ...