Temlik neticesinde mal ilk sahibinin elinden çıkıp başkasının mülkiyetine geçmekte ve tasarruf hakkı bu ikinci malikin olmaktadır.[1] Fıkıh kitaplarımızda zekanı tanımı yapılırken de “بشرط قطع المنفعة عن المالك من كل وجه لله تعالى” yani “Zekatın şartı ise, mal sahibinin o maldan her yönden yararlanma hakkının tamamen kesilmesi ve bunun Allah Teâlâ için olmasıdır."[2] şeklinde bir kayıt düşülür ki bu şarttan da anlaşılacağı üzere zekat verenin o maldan her hangi bir menfaati beklemeyerek, o mal üzerinde tüm hakları kesilerek vermesidir.
Böylece zekât, fakirin mülkü olduktan sonra onun üzerinde tasarruf hakkı ona geçer. Fakir, aldığı zekâtı dilediği gibi harcar; zekât verenin şart koyma hakkı yoktur. Denildiği gibi koşulan şartın hiçbir şekilde bağlayıcılığı da yoktur. Nitekim zekât verildiği andan itibaren tüm tasarruf, alan kişidedir ve verenin malı olmaktan çıkmıştır.
[1] Mevsılî, el-İhtiyâr li-ta'lîli'1-Muhtâr, Çağrı Yayınları, İstanbul, 1987, c.1, s.106
[2] Bedreddin Ayni, el- Binaye Şerh-i Hidaye, Daru’l Kutubi’l İlmiyye, Beyrut 2000, c.3, s. 288