Soru

Vesvese ve Akıldan geçenler

Aklıma hiç istemediğim kötü ve çirkin düşünceler geliyor. Bu kişiye mi ait, başka birine mi aittir? Nasıl ayırt edebilirim? Ve kötü ve çirkin düşüncelerden nasıl kurtulurum?

Tarih: 19.11.2020 10:59:24
Okunma: 3748

Cevap

Öncelikle aklımıza gelen kötü düşüncelerden dolayı hemen ümitsizliğe kapılmamamız lazım. Bunun normal olduğunu, şeytanın vesvese vererek bizimle uğraştığını bilelim. Nitekim Cenâb-ı Hak, âyette şeytanın bir özelliğinden şöyle bahseder: “Sonra elbette onlara önlerinden ve arkalarından, sağlarından ve sollarından sokulacağım ...!”[1] yani şeytan, insanı haktan ve hidayetten uzaklaştırmak için pek çok hileler yaparak aldatmaya çalışır.

Peki bu düşünceler bize mi ait yoksa şeytandan mı geliyor nasıl anlayacağız sorusuna değinecek olursak, Bedîüzzamân Hazretleri bu konu hakkında 21. Sözün 2. Makamında şöyle söylemiştir:

Şeytan evvelâ şübheyi kalbe atar. Eğer kalb kabul etmezse, şübheden şetme döner. Hayâle karşı şetme benzer bazı pis hatıraları ve münâfî-i edeb çirkin hâlleri tasvîr eder. Kalbe, “Eyvâh!” dedirtir. Ye’se düşürtür. Vesveseli adam zanneder ki, kalbi Rabbine karşı sû’-i edebde bulunuyor. Müdhiş bir halecan ve heyecan hisseder. Bundan kurtulmak için huzurdan kaçar. Gaflete dalmak ister.

Bu yaranın merhemi budur:

Bak, ey bîçâre vesveseli adam! Telâş etme. Çünkü senin hatırına gelen, şetim değil, belki tahayyüldür. Tahayyül-ü küfür, küfür olmadığı gibi; tahayyül-ü şetim dahi, şetim değildir. Zîrâ mantıkça tahayyül, hüküm değildir. Şetim ise hükümdür. Hem bununla beraber o çirkin sözler, senin kalbin sözleri değil. Çünkü senin kalbin ondan müteessir ve müteessiftir. Belki kalbe yakın olan lümme-i şeytâniyeden geliyor.[2]

Yani şeytan öncelikle vesveseyi/şüpheyi kalbimize kabul ettirmeye çalışır, eğer kalp kabul etmezse o vesveseyi/şüpheyi, hayalimize/zihnimize kötü söz, kötü görüntüler, pis hatıralar veya edep dışı çirkin haller suretinde gönderir. İnsan ise hayaline gelen bu vesveseyi, kendi kalbinden geliyormuş gibi düşünür ve Eyvah! kalbim çok bozulmuş der, ümitsizliğe düşer. Bu kötü halden kurtulmak için Cenâb-ı Hakkın huzurunda durmak istemez, ibadetlerden uzak kalmak ister. Kendini huzura layık görmez. Bu halden kurtulmanın çaresi ise insan bilmeli ki aklına gelen kötü söz veya düşünce ona ait değildir sadece bir hayaldir. Hayal ise insana zarar veren bir durum değildir.“ilm-i usûlde tasavvur-u küfür, küfür değil; ve tahayyül-ü şetim, şetim olmaz.”[3]

Yani küfrü hayal etmek küfür değildir.

Mesela hırsızlık yaptığını hayal eden birisi, hâkim karşısına çıktığı zaman bu hayalinden dolayı suç işlemiş sayılmaz. İşte akla gelen kötü sözlerinde hükmü aynıdır.

Ayrıca akla gelen o çirkin sözlerin bizim kalbimize ait olmadığını kalbimizin o sözlerden duyduğu rahatsızlık ile anlayabiliriz. Demek ki insan aklına gelen çirkin sözlerin ona ait olup olmadığını evvela kalbine bakarak anlayabilir. Eğer kalbi o sözlerden rahatsız ise demek ki o söz veya düşünce ona ait değildir. Nitekim insanın istemediği, olmasını arzu etmediği ve varlığından rahatsız olduğu bir düşünce ona ait değildir. Kalpte şeytana tahsis edilmiş bir yerden (lümme-i şeytâniyeden) geliyor demektir.

Bir gün Sahabe-i kiram, Peygamber Efendimiz (asm)’a şöyle bir durumu arz ederler;

"Bazılarımızın aklından bir kısım vesveseler geçiyor, normalde bunu söylemenin günah olacağına kaniyiz."

Hz. Peygamber (asm):

"Gerçekten böyle bir korku duyuyor musunuz?" diye sordu.

Oradakiler,

"Evet!" deyince:

"İşte bu korku imandan gelir vesvese zarar vermez" buyurmuştur.”[4]

Yine Bedîüzzamân Hazretleri bu konu hakkında 13. Lem’anın 6. İşaretinde şöyle söylemiştir:

Hem bazen şeytan, kalb üstündeki lümmesi cihetinden Cenâb-ı Hak hakkında fenâ sözler söyler. O adam zanneder ki; “Benim kalbim bozulmuş ki, böyle söylüyor” der, titrer. Halbuki onun titremesi ve korkması ve adem-i rızâsı delildir ki, o sözler, onun kalbinden gelmiyor, belki lümme-i şeytâniyeden geliyor veya şeytan tarafından ihtârve tahayyül ediliyor. Hem insanın letâifi içinde teşhîs edemediğim bir iki latîfe var ki, ihtiyâr ve irâdeyi dinlemezler; belki mes’ûliyet altına da giremezler. Bazen o latîfeler hükmediyorlar, hakkı dinlemiyor, yanlış şeylere giriyorlar.[5]

Üstte de izah ettiğimiz gibi şeytan kalpte ona tahsis edilmiş olan yerden insana kötü sözler fısıldayabilir. Hatta Allah hakkında veya mübarek insanlar hakkında kötü sözler fısıldar, vesvese verir. İnsanda bu sözleri (şeytanın telkiniyle) kendi kalbine aitmiş gibi zanneder. Kalbim bozulmuş diye korkar. Halbuki kalbinin bu sözlerden korkması, tesir alması bu kötü sözlerin onun kalbinden olmadığının en büyük delilidir. Zira kendine ait olandan kişi rahatsızlık duymaz. Başkasının uygunsuz sözlerinden rahatsızlık duyulur.

Ayrıca insanın bazı latifeleri (hisleri, duyguları) bazen insanı dinlemeden hareket ederler. İnsan istemediği halde o düşünceleri sürekli aklına getirebilirler. İşte insanın iradesi dışında, bu latiflerin hükmettiği bu anlarda insan mesul olmaz.

Ayrıca Latifeler ile ilgili detaylı bilgi için bakınız;

https://risale.online/soru-cevap/13-lema-6-isaret

Netice olarak: İnsan aklına kötü düşüncelerden hemen ümitsizliğe kapılmamalı, bu düşüncelerin ona ait olmadığını, şeytanın bu düşünceleri ona aitmiş gibi göstermeye çalıştığını bilmeli. Bu sebeple, aklına istemsizce gelen bu düşüncelerden dolayı kötü bir şey yaptığını ve kalbinin bozulmuş olduğunu söylenen şeytana itibar etmemeli ve onun sözlerine ehemmiyet vermemeli. Üzerine çokça düşünmemeli. Böylece Allah’ın izni ile şeytanın bu hilesinden kurtulmuş olur.

Şeytanın başka vesveselerine karşı detaylı bilgi için bakınız:

https://risale.online/soru-cevap/gusulde-vesvese


[1] Araf, 7/17.

[2] Sözler, Hayrât Neşriyat, Isparta, 2015, s. 163.

[3] Kastamonu Lahikası, Hayrât Neşriyat, Isparta, 2015, s. 6.

[4] Müslim, İman, 209.

[5] Lem’alar, Hayrât Neşriyat, Isparta, 2013, s. 76.


Yorum Yap

Yorumlar