Ehad; sözlükte, “öyle bir zâttır ki onun için ikincisi tasavvur olunmaz” mânâsında kullanılmaktadır. Vasıf olarak Cenâb-ı Hak’tan başkası için kullanılmaz. Ehad, Cenâb-ı Hakk’ın Esmâ-yı Hüsnâ’sındandır. Allah Teâlâ’nın ismi olan Ehad, ezel ve ebedde hep bir olan ve beraberinde bir diğeri bulunmayan ferd demektir.
“Ehad” lafzı, beraberindeki sayılanları nefiy için kullanılır. Meselâ, “Bana hiçbir ehad gelmedi” dendiğinde “Bana hiçbir ferd gelmedi; bir de gelmedi, daha fazla kişi de gelmedi” demektir. Ehad; ne zâtında ne de başkasında hiçbir aded kabul etmeyen, hiçbir şekilde iki olması ihtimali bulunmayan hakikî bir, hep bir, dâimâ bir, başkası hiç olan “bir”dir demektir.
Fahreddin er-Râzî demiştir ki; Ehadiyyet ile Allah Teâlâ’dan başka bir şey tavsif olunmaz. Ehad, Allah’ın sıfatlarından bir sıfattır ki kendisine mahsustur; onda O’na hiçbir şey ortak olmaz. Meselâ, “racülün ehadün”, “dirhemün ehadün” denilmez; “racülün vâhidün”, “dirhemün vâhidün” denilir.
Ehad ile vâhid arasındaki bir kısım farklar şöyle anlatılmıştır:
1. Vâhid, ehadde dâhildir; ehad, vâhidde dâhil değildir. Yani ehad vâhiddir, lâkin her vâhid ehad değildir.
2. “Filana vâhidin gücü yetmez” dendiğinde, “iki kişinin gücü yeter” demek mümkündür. Hâlbuki “Filana ehadin gücü yetmez” dendiğinde “iki kişinin gücü yeter” denilmez. Bunun mânâsı “Hiçbir kişinin gücü yetmez” demektir.
3. Vâhid isbâtta, ehad nefiyde kullanılır. İsbatta “Vâhid adam gördüm” denir; nefiyde ise “Bir ehad görmedim” denilir. Bir kısım âlimler, ehadın iki şekilde kullanıldığını ifade etmişlerdir. Birincisi: Yalnız nefiyde kullanılır; azı, çoğu, bütün cinsi kapsar. Meselâ, “Evde ehad yoktur” denildiğinde ne bir, ne iki, ne daha çok, ne toplu ne de ayrı olarak hiç kimse yok demektir. Bu mânâ için isbâtta ehad kullanılmaz. İkincisi: Ehad isbâtta kullanılır. Bu da üç şekilde olur:
1. On sayısına eklenen “bir” için kullanılır: “ehade aşere” → “on bir” demektir.
2. “Evvel” mânâsında kullanılır: “yevmü’l-ehad” gibi, “ilk gün” anlamındadır.
3. Vasıf olarak kullanılır; yalnız Allah’ın vasfıdır: “De! O Allah ehaddır.” örneğinde olduğu gibidir.1
Muhlis Körpe, Risale-i Nur Istılahları, Süeda Yayınları, Isparta 2018, s.44

