İlim sözlükte bilmek, bir şeyin hakikatini bilmek, dikkat ile bilmek, vakıaya uygun kesin itikad, bir şeyi araştırarak idrak etmek, Yüce Allah'ın (cc) sevdiği kulunun kalbine koyduğu nur, küllî ve mürekkep olanı idrak etmek, şuur, fetanet, bir nesneyi sağlamlaştırmak, desteklemek anlamında kullanılmaktadır.
Bediüzzaman Hazretlerine göre ilim, bir şeyin zihindeki suretinin zihnin sıfatı olmasına denir. Zihindeki ilmin ise tahayyül, tasavvur, taakkul, tasdik, iz'ân, iltizam, itikat gibi mertebeleri bulunmaktadır. O, zihindeki ilmin gerçek bir ilim olabilmesi için kalb tarafında da kavranılmasını, anlaşılmasını şart koşmaktadır. Kalbin iz'ânı olmadan gerçekleşen şeyin bilgi değil cehalet olduğunu düşünmektedir. Ona göre ilim iki kısma ayrılmaktadır. Birinci kısım bir defa bilinse ve bir-iki defa düşünülse yeterli olmaktadır. İkinci kısmı ise ekmek gibi, su gibi her vakit insanın düşünmeye muhtaç olduğu ilimdir. İman ilimleri ikinci kısımda bulunmaktadır. Ona göre en yüksek ve en ince ilim, imandır. İman ilmi, ilimlerin esası, şahı ve padişahıdır.
Bediüzzaman'a göre insanın bu dünyaya gönderilişin bir gayesi de ilim vasıtasıyla kendisini geliştirmesidir. O, Hz. Âdem'in (as) ilim vasıtasıyla meleklere üstün geldiğini ifade etmektedir. 1
Kur’ân-ı Kerîm’de ilim kökünden türeyen kelimelerin yaklaşık 750 yerde geçtiği görülmektedir. 2
İlimle ilgili bazı ayetler;
İşte gerçek hükümdâr olan Allah, çok yücedir. (Ey Habîbim!) Sana vahyedilmesi tamamlanmadan önce Kur’ân’(ı okuma)da acele etme! Ve “Rabbim! İlmimi artır!” de! 3
Ey îmân edenler! Size: “Meclislerde yer açın!” denildiği zaman hemen yer açın ki, Allah da size genişlik versin! (Size:) “Kalkın!” denildiği zaman da hemen kalkın ki, Allah sizden îmân edenleri ve (husûsan) o kendilerine ilim verilenleri derecelerle yükseltsin! Çünki Allah, ne yaparsanız hakkıyla haberdâr olandır. 4
İnsanlardan, (yeryüzündeki) hareketli canlılardan ve sağmal hayvanlardan da böyle renkleri muhtelif olanlar vardır. Kulları içinde Allah’dan ancak âlimler korkar. Muhakkak ki Allah, Azîz (kudreti dâimâ üstün gelen)dir, Gafûr (çok bağışlayan)dır. 5
İlimle ilgili bazı hadisler;
Allah, kime hayır dilerse, onu, dinde kavrayışlı kılar. 6
Yalnız şu iki kişiye gıpta edilir: Biri Allah’ın kendisine verdiği malı, hak yolunda harcamaya düşkün olan kimse; diğeri ise Allah’ın kendisine bahşettiği (ilim ve) hikmete göre karar veren ve onu başkalarına öğreten kimse. 7
Benden (işittiğiniz) bir âyet de olsa onu (insanlara) ulaştırın. İsrailoğulları’ndan (gelen rivayetleri) aktarmanızda da bir sakınca yoktur. Her kim de bile bile benim adıma yalan söylerse, cehennemdeki yerine hazırlansın. 8
Allah, ilim tahsili için yola çıkan kimseye cennete giden yolu kolaylaştırır. 9
Başkalarını doğru yola çağıran kimseye, kendisine uyanların sevabı kadar sevap verilir. Ona uyanların sevabından da bir şey eksilmez. 10
İnsan öldüğünde, şu üç husus dışında ameli son bulur: Sürekli faydalanılan (çeşme, köprü, hastane, cami gibi) bir sadaka, faydalanılan ilim ve kendisine dua eden hayırlı bir evlat. 11
İnsanı yaratılış amacından uzaklaştıran dünya ve içindeki her şey, lânetlenmiştir. Yalnız Allah’ı anmak ve benzeri şeyler ile âlim ve ilim talebesi bunun dışındadır. 12
İlim tahsili için yola çıkan kimse, dönünceye kadar Allah yolundadır. 13
Peygamber efendimiz (sav) "Âlimin, âbid (çok ibadet eden) kişiye üstünlüğü, benim sizin en sıradan birinize olan üstünlüğüm gibidir." buyurdu ve sözüne şöyle devam etti: Allah ve melekleri, göktekiler ile yerdekiler, hatta yuvasındaki karıncaya ve (denizlerdeki) balıklara varıncaya kadar her şey, insanlara hayır (ve iyilik) öğretenler için dua ederler. 14
Allah, ilim tahsili için yola çıkana cennete giden yolu kolaylaştırır. Melekler de, yaptığından hoşlandıkları için talebeye kanatlarını gererler. Göklerde ve yerde bulunan varlıklar, hatta sudaki balıklara varıncaya kadar hepsi alim için Allah’tan bağışlanma dilerler. Bir âlimin âbide üstünlüğü, Ay’ın diğer yıldızlara üstünlüğü gibidir. Âlimler, peygamberlerin vârisleridir. Peygamberler, miras olarak ne altın, ne de gümüş bırakırlar. Onlar, ancak ilmi miras bırakırlar. İşte o mirası alan, sonsuz bir haz ve pay almış demektir. 15
İslam büyüklerinin ilimle ilgili söyledikleri;
Hazret-i Ali efendimiz (ra), talebesi Kümeyl’e şöyle demiştir:
Ey Kümeyl! İlim maldan daha hayırlıdır; çünkü ilim seni korur, malı ise sen korursun. İlim hakimdir, mal ise mahkûmdur. Harcamak malı azaltır, ilmi ise çoğaltır. 16
Yine Hazret-i Ali Efendimiz (ra) şöyle demiştir:
Bir alim, gecesini ibadetle, gündüzünü oruçla geçiren ve zamanını cihada harcayan kimseden daha faziletlidir. Bir alimin ölümü ile açılan boşluğu, onun gibi bir alimden başkası dolduramaz. 17
Hazret-i Ömer (ra) şöyle buyurmuştur:
Ey insanlar! İlim isteyin ve ilim öğrenin; çünkü Allah’ın rızasına uygun bir elbise vardır ki, Allah o elbiseyi ilmi arayıp elde edene giydirir. Allah’ın giydirmiş olduğu bu elbiseye bürünen kimse, o elbise sırtında oldukça hangi günahı işlerse işlesin, Allah sevdiği o elbiseyi sırtından almamak için o kimseye üç defa tövbe etme imkânı verir. Ölünceye kadar günah yolunda bulunsa bile, o elbise sırtında iken hiçbir zaman günahından dönme yolu ona kapanmış olmaz. 18
Ebû’l-Esved Amr ibni Zalim Ed-Dili şöyle demiştir:
Şu dünyada ilimden daha aziz ve üstün hiçbir şey yoktur. Görünüşte padişahlar, siyasî güçleriyle halka hâkim durumdadırlar. Aslında ise alimler padişahlara hakimdirler. 19
Müfessirlerin imamı Abdullah ibni Abbas (ra) demiştir ki:
Süleyman Aleyhisselam, ilimle dünya saltanatı arasında bir tercih yapmakta serbest bırakıldı da ilmi seçti. Onun için Allah ilimle beraber kendisine dünya malını ve saltanatını verdi. 20
Hasan-ı Basrî (ra) şöyle buyurmuştur:
Alimlerin kaleminden damlayan mürekkep, şehidlerin kanı ile tartılır ve o kanla tartılan mürekkep, tertemiz kandan daha ağır gelir. 21
İbni Mesûd (ra) şöyle buyurmuştur:
İlim ortalıktan büsbütün çekilmeden ilme sarılın, ilim, ancak ilmi yayan alimlerin azalmasıyla çekilir gider. Canım kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki, Allah yolunda şehid olarak öldürülenler, alimlerin ahiretteki mertebelerini gördükleri zaman, Allah’ın kendilerini tekrar diriltip dünyada alim olmayı isterler. Hiç kimse anasından alim olarak doğmaz; ilim ancak çalışıp öğrenmekle elde edilen bir nimettir. 22
İmam Şafiî Hazretleri buyurmuştur ki:
İlim sahibi olanın, azıcık dahi olsa o sıfattan sevinmesi, ilmin özelliklerindendir. İlim edinemeyen ise, ondan mahrum kaldığı müddetçe üzüntüsünü çeker. 23
Muhlis Körpe, Risale-i Nur Istılahları, Hayrat Neşriyat, Isparta 2015, 89
İlhan Kutluer, İLİM, TDV İslam Ansiklopedisi, İstanbul 2000, c.22, s. 109-114
Tâhâ, 20/114
Mücâdele, 58/11
Fâtır, 35/28
Buhârî Humus, 7; Müslim, İmâre, 175
Buhârî, İlim, 15; Müslim, Müsâfirîn, 268
Buhârî, Enbiyâ, 50
Müslim, Zikir, 38
Müslim, İlim, 16
Müslim, Vasiyye, 14
Tirmizî, Zühd, 13
Tirmizî, İlim, 2
Tirmizî, İlim, 19
Ebû Dâvûd, İlim, 1; Tirmizî, İlim, 19
İmam Gazali, İhya Ulumi'd Din, Bedir Yayınevi, İstanbul, C.1, s.23
İmam Gazali, İhya Ulumi'd Din, Bedir Yayınevi, İstanbul, C.1, s.23
İmam Gazali, İhya Ulumi'd Din, Bedir Yayınevi, İstanbul, C.1, s.27
İmam Gazali, İhya Ulumi'd Din, Bedir Yayınevi, İstanbul, C.1, s.24
İmam Gazali, İhya Ulumi'd Din, Bedir Yayınevi, İstanbul, C.1, s.24
İmam Gazali, İhya Ulumi'd Din, Bedir Yayınevi, İstanbul, C.1, s.25
İmam Gazali, İhya Ulumi'd Din, Bedir Yayınevi, İstanbul, C.1, s.25
İmam Gazali, İhya Ulumi'd Din, Bedir Yayınevi, İstanbul, C.1, s.27

