RİSALE-İ NUR

11.04.2018

3217

Vücuttaki Atomların Kâinat ile Uyumu

1-Senin vücûdun kâinâtla, hususan rızık münâsebetiyle, hususan bekā-yı nev‘ i‘tibâriyle alâkadârdır ve alış-verişi vardır. 2- Senin vücûdunda çalışan zerreler, o münâsebâtı bozmamak ve o alâkadârlığı kırmamak için dikkat ediyorlar. Ve öylece ihtiyâtla ayaklarını atıyorlar. Güya bütün kâinâta bakıyorlar. Senin münâsebetini kâinâtta görüp öylece vaz‘iyet alıyorlar. 3- Sen zâhirî ve bâtınî duygularınla, o zerrelerin, o hârika vaz‘iyetlerine göre istifâde edersin. Tabiat Risalesi'nde geçen bu üç cümlenin izahını yapabilir misiniz?

13.04.2018 tarihinde soruldu.

Cevap

İlgili kısım Risale-i Nur'da şöyle geçmektedir:

Birincisi: Ey muannid münkir! Senin enâniyetin, seni o kadar ahmaklaştırmış ki, yüz muhâli birden kabûl etmeyi hükmediyorsun. Çünkü sen mevcûdsun. Ve basit bir madde ve câmid ve tagayyürsüz değilsin. Belki dâimâ teceddüdde olarak, gāyet muntazam bir makine; ve dâimâ tahavvülde hârika bir saray gibisin. Senin vücûdunda her vakit zerreler çalışıyorlar. Senin vücûdun kâinâtla, hususan rızık münâsebetiyle, hususan bekā-yı nev‘ i‘tibâriyle alâkadârdır ve alış-verişi vardır. Senin vücûdunda çalışan zerreler, o münâsebâtı bozmamak ve o alâkadârlığı kırmamak için dikkat ediyorlar. Ve öylece ihtiyâtla ayaklarını atıyorlar. Güya bütün kâinâta bakıyorlar. Senin münâsebetini kâinâtta görüp öylece vaz‘iyet alıyorlar. Sen zâhirî ve bâtınî duygularınla, o zerrelerin, o hârika vaz‘iyetlerine göre istifâde edersin.1 

1- Senin vücûdun kâinâtla, hususan rızık münâsebetiyle, hususan bekā-yı nev‘ i‘tibâriyle alâkadârdır ve alış-verişi vardır.

Yani insan, sadece kendi bedenine sıkışmış bir varlık değildir. Rızkıyla, neslin devamıyla ve kâinattaki düzenle sayısız irtibata sahiptir. Her lokması, her nefesi, her hareketi görünmez bir ticaret gibi bütün yaratılmışlarla ilişki içindedir. Bu durum, insanın ne kadar büyük bir ilâhî nizama bağlı yaşadığını gösterir. Küçücük bir varlık görünse de, kâinat çapında bir ilgi ve bağlantının merkezindedir.

Mesela bir ekmeğin sana gelmesi için yağmurun yağması, toprağın verimli olması, çiftçinin çalışması gerekir. Yani sen farkında olmasan da bütün kâinat senin hayatına hizmet eder.

2- Senin vücûdunda çalışan zerreler, o münâsebâtı bozmamak ve o alâkadârlığı kırmamak için dikkat ediyorlar. Ve öylece ihtiyâtla ayaklarını atıyorlar. Güya bütün kâinâta bakıyorlar. Senin münâsebetini kâinâtta görüp öylece vaz‘iyet alıyorlar.

Yani insanın bedenindeki atomlar bu geniş bağlantıyı bozmamak için müthiş bir dikkatle çalışırlar. Sanki bütün kâinat düzenini tanıyorlarmış gibi vaziyet alırlar. Rızka, hayata ve bedenin bütünlüğüne uygun hareket ederler. Bu uyum, insanın iradesi dışında işler ve her zerrede İlâhî bir hikmetin işleyişini gösterir.

Bedenindeki hücreler sanki dış dünyayı biliyor gibi hareket eder. Mesela sıcak bir çorba içerken dilindeki hücreler hemen yanmayı önlemek için refleks oluşturur. Kan hücrelerin mikrobu tanır ve savunmaya geçer. Bunları sen yönetmezsin. Zerreler, kâinatla kurulu o uyumu bozmayacak şekilde özenle çalışır. Sanki dışarıdaki düzeni görüp ona göre adım atarlar.

3- Sen zâhirî ve bâtınî duygularınla, o zerrelerin, o hârika vaz‘iyetlerine göre istifâde edersin.

Yani insanın göz, kulak, akıl, kalp gibi zâhirî (dışa dair) ve bâtınî (içe dair) duyuları, o zerrelerin düzenli çalışmasıyla ortaya çıkan hikmetli düzeni göstermektedir. Yani organların ve duyguların faydası, beden içindeki zerrelerin kusursuz işleyişi sayesinde gerçekleşir. İnsan, bu münasebetten hem maddî hem manevî açıdan istifade eder.

Sen gözünle renkleri görür, kulağınla sesleri duyarsın ama bunların arkasındaki ince düzen, hücrelerin kusursuz çalışmasıyladır. Mesela bir çiçeğin kokusunu alabilmen için burnundaki milyonlarca reseptörün tam yerinde çalışması gerekir. Sen bu düzeni bilmesen bile, duyu organların o zerrelerin düzenli işleyişi sayesinde çalışır ve sen faydasını görürsün.

Sonuç olarak insan, kâinatla kopmaz bir bağ içindedir ve bu bağ İlâhî bir düzenle sürdürülebilir hâlde tutulur. Bedenindeki zerrelerin bile bütün evreni gözetir gibi davranması, insanın kendi başına bırakılmadığını ve her an İlâhî bir kudretle yönetildiğini gösterir. İnsan, farkında olmasa da kâinat çapındaki bu düzenin içinde özel bir merkezdir. Duygularıyla, aklıyla ve kalbiyle bu düzenin hikmetini idrak etmeye çağrılır. Böylece hem kendi nefsindeki mucizeyi, hem de kâinattaki İlâhî yansımaları okuyabilir.

  1. Bediüzzaman Said Nursi, Lemalar, Hayrat Neşriyat, Isparta 2015, s. 189.


Paylaş

Facebook'ta paylaş

Whatsapp'da paylaş

Hesaplarımıza abone olun sorularımızdan ilk siz haberdar olun

Yorumlar (0)

Yorumunuz

Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız