Namaz

29.05.2008

3961

Kıldığımız Namazın Fazilet ve Derecesi Neye Göre Olur?

Bazı insanlar diyorlar ki; benim kıldığım şu namaz nerede, Peygamber Efendimiz (asm)’ın, Sahabelerin veya evliyaların kıldığı o hakiki namaz nerede? Bu şekilde diyenlere nasıl cevap verebiliriz?

29.05.2008 tarihinde soruldu.

Cevap

Böyle düşünen kimseler aslında bir nevi kendi kusurunu görüyor ve tevazu gösteriyor. Fakat bu düşünce, bazen şeytanın vesvesesine dönüşüp “Senin namazın zaten hiçbir şeye yaramaz, kılmasan da olur” gibi yanlış bir kapı da açabilir.Bu meseleye “ibadetin kabulü” ile “makbuliyetinin derecesi” arasındaki fark üzerinden bakılması gerekiyor.
İbadetin Kabulü ciheti ile her namaz, Allah’ın emrine uyulduğu için kabul olunur. Yani, Peygamberimizin (sav) kıldığı namazın aynısını biz de şekil olarak kılıyoruz. Rükû aynı, secde aynı, kıraat aynı. Emir yerine geliyor, görev tamamlanıyor. Bu yönüyle namaz, kulun zimmetinden düşer ve Allah katında kabul edilir.
Makbuliyet derecesi ise, içindeki ihlâs, huşû, takva ve samimiyetle artar. İşte burada Resûlullah’ın (sav) ve Evliyanın namazıyla bizim namazımız arasında büyük fark ortaya çıkar. Onların namazı, tam bir huzur, tam bir teslimiyet, tam bir aşk ile kılınmış. Bizim namazımızda ise gaflet, acelecilik ve dağınıklık çok oluyor Bu Konuda Bediüzzaman Hazretleri şöyle söylemektedir:

Bir zerre ihlâslı amel, batmanlarla hâlis olmayan amele müreccahtır.” İhlâsı kazandıran harekâttaki sebebi, sırf bir emr-i İlâhî, neticesi rızâ-yı İlâhî olduğunu düşünmeli. Vazîfe-i İlâhiyeye karışmamalı.1 

Yani bizim namazımız da hakikidir; fakat kıymet ve sevap derecesi, içindeki ihlâs ve huşû nispetindedir.

“Benim namazım nerede? Şu hakîkat-i namaz nerede?” Zîrâ bir hurmâ çekirdeği bir hurmâ ağacı gibi, kendi ağacını tavsîf eder. Fark yalnız icmâl ve tafsîl ile olduğu gibi; senin ve benim gibi bir âmînin velev hissetmezse, namazı, büyük bir velinin namazı gibi şu nûrdan bir hissesi var. Şu hakîkatten bir sırrı vardır. Velev şuûrun taalluk etmezse. Fakat derecâta göre inkişâf ve tenevvürü ayrı ayrıdır. Nasıl bir hurmâ çekirdeğinden, tâ mükemmel bir hurmâ ağacına kadar, ne kadar merâtib bulunur. Öyle de, namazın derecâtında da daha fazla merâtib bulunabilir. Fakat bütün o merâtibde, o hakîkat-i nûrâniyenin esası bulunur.2 

“Benim namazım hiç namaza benzemiyor” demek, tevazu olarak güzel; ama “namazım değersizdir” deyip terk etmek şeytanın aldatması ve  vesvesesidir. Bu vesvese ile, “Senin kıldığın namazda zaten bir hayır yok. Niye boşuna kendini yoruyorsun.” diyerek namazı terk ettirmeye çalışır. Nasıl ki bir hurma çekirdeği, bir hurma ağacının özelliklerini içinde taşır. Çünkü hurma çekirdeği, hurma ağacının taşıdığı özelliklerin özetlenmiş bir şeklidir. Yani ağaçta ne varsa çekirdekte de o vardır denilebilir. İşte namazın da böyle çekirdekten ağaç mertebesine kadar pek çok mertebe ve dereceleri vardır. İslâmî kaidelere göre, sahih bir şekilde kılan bir insanın namazı, çekirdek mertebesinde dahi olsa büyük bir velinin namazı gibi namazın o büyük nurundan ve hakikatinden hissedar ve feyizdardır. İnsana düşen vazife namazını kurallarına uyarak kılmaya çalışmaktır. Kabulünü Allah’tan niyaz edip yaptığı amelini de beğenmemektir.

Namazın özü, “emre itaat”tir. Biz de aynı secdeyi yapıyoruz, aynı kıbleye dönüyoruz. Bu yönüyle namazımız geçerli.Aradaki fark, derece ve nur farkıdır. Onlarınki güneş gibi, bizimki mum gibi olabilir. Ama mum da karanlığı dağıtır, yolumuzu buldurur.

İlave malumat için lütfen bakınız;

https://www.risale.online/soru-cevap/bir-nebinin-feyzi-kadar-sevap

https://risale.online/soru-cevap/namazlar-ve-sevaplari

  1. Lemalar,2015 Hayrat Neşriyat s.139

  2. Sözler,2015 Hayrat Neşriyat s.98


Paylaş

Facebook'ta paylaş

Whatsapp'da paylaş

Hesaplarımıza abone olun sorularımızdan ilk siz haberdar olun

Yorumlar (0)

Yorumunuz

Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız