Sahabeler

30.05.2008

4292

Sahabe Efendilerimize Karşı Üstünlük Dava Edenler

Sahabeye ve müctehidlere karşı üstünlük davası nereden çıkıyor? Kim çıkarıyor?

30.05.2008 tarihinde soruldu.

Cevap

Bediüzzaman Hazretleri bu soruya "Yirmi Yedinci Söz"de şu manada cevap vermektedir.

Sahâbe’ye üstünlük iddiasını ortaya atanlar iki gruptur.

Birinci grup; samimi, dindar ve ilim ehli kişilerdir. Bazı hadislere dayanarak takva sahiplerini teşvik için böyle meseleleri gündeme getirirler. Amaçları hayırdır ve onlar azdır; kısa zamanda da gerçeği görüp doğruyu bulurlar. Onlara bir itiraz yoktur.

İkinci grup ise kibirli, mağrur ve dalâlet ehli insanlardır. Mezhepsizliklerini ve günah dolu hayatlarını meşrulaştırmak için müctehidlere eşit olduklarını iddia ederler. “Onlar da insandır, biz de ictihad ederiz” diyerek şer’î hükümlerden kurtulmak isterler. Böylece kendi hevalarına göre ibadet etmeyi savunurlar. Bu şeytanî hile ile mezheplerin sağlam zincirinden çıkmaya çalışırlar.

Bu grup sadece müctehidlerle yetinmez, dine ait kesin hükümleri değiştirmek için sahâbeyi de hedef alırlar. Çünkü müctehidler nazarî meselelerle uğraşmışken, sahâbe dinin temel direkleridir. Zaruriyat-ı diniyeyi (dinin açık hükümlerini) değiştirmek isteyenler önce sahâbenin otoritesini yıkmaya çalışır. Oysa evliyanın en büyükleri bile sahâbenin en küçüğüne denk olamaz. Sahâbe’ye müsavat (eşitlik) iddiası hakikatsizdir ve kat’î delillerle reddedilmiştir.1 

Ayrıca sahâbeyi üstün kılan şey, sadece ilim değil; imanın kuvveti, ihlas, fedakârlık ve vahyin dersini bizzat Sevgili Peygamberimizden (sav) alma nimetidir. Bugün en büyük âlim bile vahyi doğrudan işitmemiş ve vahyin indiği atmosferde bulunmamıştır. Bu nedenle aynı şartlarda değildik. İlim, tecrübe ve hâl başka şeylerdir, ruhani terbiye ve nübüvvet dersi başka. Mesela Hz. Ömer (ra) bir ayet indiğinde titrediği için sabaha kadar uyuyamazdı;2  Bugün insanlar amel etmeyi ağır bulduğu için hükmü hafifletme yolları arıyor. Sahâbenin farkı burada ortaya çıkmaktadır.

Mesela, günümüzde bazıları özgürlüğü sınırsız yaşamak için dini hükümlere itiraz ederler. “Bunlar eskidendi, artık değişmeli” gibi sloganlar üretirler. Ama bilimde, tıpta, mühendislikte kimse temel kanunlara itiraz edemez: Yerçekimi değişmez, su 100 derecede kaynar. Aynı şekilde dinin temel esasları da değişmez. Bu esaslara dil uzatmak aslında dine değil, nefse hizmettir. Bu bağlamda sahâbeye saldırı, İslâm binasının temelini yıkmaya yöneliktir.

Sonuç olarak; Sahâbelere eşitlik iddiası ilmi bir tartışma değildir. Çoğu zaman nefsi rahatlatma girişimidir. Sahâbe, Sevgili Peygamberimizin (sav) eğitiminden geçmiştir ve onların taşıdığı iman, teslimiyet ve ahlak seviyesine ulaşmak, büyük bir manevî terbiye ile mümkündür. Onu da ancak Peygamber (sav) yapabilir. Din binasının direkleri olan sahâbeye saldırmak, temeli kesmeye çalışmaktır. Müslüman için doğru yol şudur: Onların izinden gitmek, kibirle eşitlik iddia etmek değil, tevazu ve edep ile takip etmektir. Hakiki kemâlât benlik davasında değil, itaat ve hürmette saklıdır.

  1. Bediüzzaman Said Nursi, Sözler, Hayrat Neşriyat, Isparta 2013, s. 169- 170.

  2. İbn-i Receb el-Hanbelî, et-Tahvîf mine’n-Nâr, Dımaşk 1979, s. 30.


Paylaş

Facebook'ta paylaş

Whatsapp'da paylaş

Hesaplarımıza abone olun sorularımızdan ilk siz haberdar olun

Yorumlar (0)

Yorumunuz

Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız