Varlık, temelde, vücud-u ilmî ve vücud-u haricî olmak üzere ikiye ayrılır.
Vücud-u haricî, Allah'ın kudretiyle yaratılmış olan bütün varlıkları içine alan bir kavramdır.
Vücud-u ilmî ise, Allah'ın ilminde ve bilgi olarak var olan ama nesnel bir varlığı olmayan ilmî varlıkları ifade eder.
Haricî diye isimlendirilmesinin sebebi ise, yalnız ilimde değil, ilmin haricinde yani dışında da var olan manasına gelmesidir. Çünkü her şeyin aslı, ilm-i ezelîde, ilmî varlık olarak vardır. Vakti geldiğinde ilmin haricinde de yaratılır ve buna vücud-u haricî denir.
Cenab-ı Hakk'ın her şeyi görmesi anlamına gelen basar sıfatı da diğer isim ve sıfatları gibi sonsuzdur. Sonsuz olan basar sıfatı ise, gerek vücud-u ilmîde, gerekse vücud-u haricîde bulunan bütün varlıkları görebilir. Dolayısıyla, Cenab-ı Hakk'ın bir şeyi görebilmesi için, o eşyanın yaratılmış olması zorunluluğu yoktur.
Bununla birlikte, Cenâb-ı Hakk'ın ilminde zaman, mekân, sıralama yoktur. Rabbimiz zaman ve mekandan münezzehtir. Bu sebeple, Cenâb-ı Hakk'ın ilminde olan bir şeyin, vücud-u hariciye çıkması için zamana ihtiyaç varmış gibi bir düşünce doğru değildir. Bütün varlıkların ilmî vücutlarıyla birlikte, haricî vücutları da Rabbimizin katında hâzır ve nâzırdır. Yani, "Cenâb-ı Hakk henüz vücud-u haricî sahasına çıkmamış olan varlıkların, sadece ilmî vücutlarını görüyor" şeklinde anlaşılmamalı. Çünkü "şimdi, geçmiş, gelecek" gibi kavramlar biz yaratılmışlara mahsustur. Allah-u Teala için bunların hepsi birdir. Dolayısıyla, Cenâb-ı Hakk sonsuz olan basar sıfatı ise, gerek vücud-u ilmîde, gerekse vücud-u haricîde bulunan bütün varlıkları, zamandan ve mekândan bağımsız olarak görür ve bilir.