Allah’ın beş vakit namazı belli vakitlerde farz kılması, gelişi güzel bir emir olmayıp, her birinin pek çok hikmetleri vardır. Burada Risale-i Nur'daki 9. Söz özelinde bu beş vaktin bazı hikmetleri üzerinde duralım:
Bir saatin saniye, dakika, saat ve günlerini sayan milleri birbirine bakarlar, birbirinin misalidirler ve birbirinin hükmünü alırlar. Cenâb-ı Hakk'ın büyük bir saati hükmündeki şu âlemin de saniye, dakika, saat ve günlerini sayan milleri vardır. Gece ve gündüz deveranı saniye hükmünde; seneler dakikaları hükmünde; insan ömrü, saati sayan mil hükmünde; kâinatın yaratılışı ile kıyamet arasındaki zaman ise, gün hükmündedir. Saatteki miller gibi, gün, sene, insan ömrü ve yaratılış ile kıyamet arasındaki zaman da birbirlerine bakar, birbirlerini tamamlarlar. Bir gündeki namaz vakitlerinin de bu dört çeşit zaman birimiyle yakından ilişkisi vardır. Şöyle ki:
Sabah Namazı vakti, günün başlangıcıdır. Bu yönüyle üç şeyin başlangıcını da insana hatırlatır. Mesela:
Bahar mevsiminin başlangıç zamanını,
İnsanın anne rahminde yaratılış vaktini,
Kâinatın yaratılışının ilk gününü hatırlatır ve bu zamanlardaki ilahî icraatları insanlara bildirir.
Öğlen namazının vakti günün ortasıdır. Bu yönüyle her şeyin ortasını ve olgunluk çağını hatırlatır. Mesela:
Yaz mevsiminin ortasını,
30 ile 40 yaş arasındaki gençliğin olgunluk vaktini,
Kâinatta bütün varlıkların yaratıldıktan sonra insanın yaratılış devrini hatırlatır. Aynı zamanda bu vakitlerdeki rahmetin tecellilerini ve nimet feyzlerini hatırlatır.
İkindi namazı vaktinde artık gün bitmeye yakınlaşmıştır. Bu yönüyle her şeyin bitişini hatırlatır. Mesela:
Sonbahar mevsimini hatırlatır. Çünkü sonbahar yazın bittiğini gösterir.
İhtiyarlık vaktini hatırlatır. Çünkü ihtiyarlık ömrün bitmek üzere olduğunu gösterir.
Âhirzaman Peygamberinin (aleyhissalâtü vesselâm) asr-ı saadetine benzer. Çünkü ahir zaman peygamberi kâinatın ömrünün bitmek üzere olduğunu gösterir.
Akşam namazının vaktinde artık gün bitmiştir. Bu yüzden her şeyin bitişini hatırlatır. Mesela:
Sonbaharın sonları ve kışın başlangıcında pek çok mahlûkatın kaybolmasını,
İnsanın vefatıyla ömrün bitişini,
Sura üfürülerek kıyametin kopmasını, dünyanın harap oluşunu ve imtihan âleminin kapandığını ihtar eder. Böylelikle beşeri gaflet uykusundan uyandırır, ikaz eder.
Yatsı namazının vakti ise, gecenin karanlığı gündüze ait bütün izleri siyah kefeniyle örter, gündüz bütünüyle yok olur. Bu durum şunları da hatırlatır:
Yaza ait bütün eserlerin kaybolarak, kışın beyaz kefeni ile ölmüş yerin yüzünü örtmesini,
Vefat etmiş insanın cesedinin çürümesini, dostların artık onu unutmasını ihtar ederek, âdeta sanki yaşamamış gibi olmasını ihtar eder.
Bu imtihan yeri olan dünyanın bütün bütün kapanmasını ihtar ederek, insanı ikaz eder.
Gece yarısı ise,
Hem kışı,
Hem kabri,
Hem da kabir âlemini hatırlatarak, ruh-u beşer rahmet-i Rahmâna ne derece muhtaç olduğunu insana gösterir.
Ve gecede teheccüd ise, kabir gecesinde ve berzah karanlığında ne kadar lüzumlu bir ışık olduğunu bildirir, ikaz eder ve bütün bu inkılâplar içinde Cenâb-ı Mün'im-i Hakikînin nihayetsiz nimetlerini hatırlatmakla, ne derece hamd ve senâya müstehak olduğunu ilân eder.
İkinci sabah ise, haşrin sabahını ihtar edip hatırlatır. Evet, şu gecenin sabahı ve şu kışın baharı ne kadar makul ve lâzım ve kat'i ise, haşrin sabahı da, berzahın baharı da o kat'iyettedir.1
Demek ki bu beş vaktin her biri, mühim bir değişim ve dönüşümün başlangıcıdır. Bu yönüyle büyük inkılâpları hatırlattığı gibi; Samed olan Allah’ın kudretinin günlük büyük tasarruflarına işaret eder. Ayrıca hem yıllara, hem asırlara bakan kudret mucizelerini ve rahmet hediyelerini zihne ve kalbe getirir.
Öyleyse yaratılışımızın asıl vazifesi, kulluğun esası ve kesin bir borç olan farz namazın bu vakitlerde eda edilmesi en uygun ve en yerinde olandır. Anlatılanları zihne yerleşmesi adına tabloda gösterelim:

Bediüzzaman, Sözler, Hayrat Neşriyat, Isparta 2015, s. 25-27

