Evvela şunu ifade edelim ki Cenâb-ı Hak Kur’ân-ı Kerim’i koruyup muhafaza edeceğini bizzat kendisi şöyle taahhüt etmiştir:
Muhakkak ki o Zikr’i (Kur’an’ı) biz indirdik ve muhakkak onu koruyucu olan da elbette biziz! [1]
Bundan dolayı Kur’ân-ı Kerim asla değiştirilemez! Bu vaat diğer kitaplar için yapılmamıştır. Demek oluyor ki insanların müdahalesi ile tahrifin önü açıktır. Kur’ân için vaade sebep olan şey ise, diğer İlâhî kelâmlara insanların bizzat müdahalesi o kadar fazla olmuş ki Kur’ân-ı Kerim bundan dolayı da ayrı bir ehemmiyet kazanmıştır.
Neden Kur'ân'dan önceki kitaplar değiştirildi? sorusunun detaylı izahı için lütfen bakınız;
Diğer Semavi Kitaplar Neden Muhafaza Edilmemiştir
Diğer Semavi Kitapların Tahrifi
Allah'ın Sözü Değiştirilebilir Mi? Tahrif Edilebilir Mi?
Kur’ân-ı Kerim açısından, muhatabın metinleri lafızda tahrif ettikleri konusunda elde mevcut kesin bir bilgi bulunmamaktadır. Aksine ayetlerde sık sık “işitme, konuşma”[2] kavramları ile ilişkili ifadeler bulunmaktadır. Bu durumda tahrifin sözlü olarak yapıldığına işaret etmektedir.
Ayrıca ifadelere dikkatlice bakıldığında tahrifin muzârî (geniş veya şimdiki) zaman kipi ile yapıldığı görülecektir. Bu tahrifin devamlı bir süreç içerisinde veya o an içerisinde yapıldığını gösterir. Yani yazıya geçirilmesinden sonraki bir döneme ait bir tahrif girişimidir veya bir davranış biçimi şeklinde sürmektedir. Mesela bir âyette Rabbimiz şöyle buyurmaktadır:
Onların size inanmalarını mı umuyorsunuz? Halbuki onlardan bir grup vardır ki Allah’ın Kelamını dinlerler, onu anladıktan sonra, bunu bile tahrif ederler.[3]
Görüldüğü gibi işitme ve tahrif muzârî fiille anlatılmıştır. Âyet vahyin indiği dönemde vuku bulan bir hadiseden bahsediyor. Ayrıca tahrif olayının vukuu anında, işittikleri “Allah Kelâmı” olma niteliğine de haiz olduğu görülmektedir. Tahrifin yazılı metinle ilgili olmadığına ilişkin bir diğer âyette şöyle buyrulmaktadır:
Yahudilerden öyleleri vardır ki kelimeleri yerlerinden tahrif ediyorlar. Dillerini eğip bükerek ve dini taşlayarak, “işittik isyan ettik”, “Dinle, dinlemez olası” , “Raina” diyorlar. Eğer onlar, “işittik ve itaat ettik”, “Dinle ve bize bak” deselerdi, elbette kendileri için daha iyi olurdu…[4]
Âyetinin hemen başındaki (min) edatı tahrif eylemini yapanları sınırlamaktadır. Bu âyette de yine “tahrif” muzârî (şimdiki zaman ve geniş zaman) fiil kipi ile anlatılmıştır.
Ayrıca “kelimeyi yerinden tahrif etmek” ise kendi anlamının dışında bir anlama gelecek şekilde, söyleniş tarzlarının vurgularını bozmaktadır. Birçok müfessir bu anlama gelecek şekilde âyeti tefsir etmişlerdir.
Bir rivayete göre Yahudilerden bazıları, Hz. Peygamber (sav) ve Müslümanlarla konuşurken kullandıkları bazı kelimeleri, dillerini eğip bükerek, kendi dillerinde kötü anlama gelecek biçimde söyleyip, böylece görünüşte güya iltifat, gerçekte ise hakaret etmek istemişler, (Semi’na ve Ata’na) yerine (Semi’na ve Asayna) demişlerdi. Yahudiler dillerini eğip bükerek, fonetiğini değiştirmek suretiyle (yani sesteki farklı vurgularla) farklı şekilde telaffuz etmişlerdir. Onlara Asayna şeklinde söylenmiştir. Arapçada “isyan ettik” anlamına gelmektedir. [5]
Yahudilerin dillerini eğip bükerek yaptıkları bu tahrif şekli bir başka âyette şöyle ifade edilmektedir:
Onlardan bir grup var ki Kitapta olmayan bir şeyi size Kitaptan sanasınız diye dillerini eğip bükerler. Ve “O, Allah katındandır” derler. Oysa o , Allah katından değildir. Bile bile Allah’a karşı yalan söylerler. [6]
Bu âyetten, bir grup Yahudi cemaatinin kasten sözleri yanlış telaffuz ederek, yerlerini değiştirerek dili eğip bükmek suretiyle tahrif yaptıkları anlaşılmaktadır.
Tahrif ile ilgili âyetleri incelediğimizde, Yahudilerden bazılarının, tavır ve davranışlarından bahsettiğini görürüz. Yahudiler Müslümanları kandırmak için bazı sözleri kendi kitaplarının âyetlerine benzeterek söyledikleri gibi Müslümanların kullandıkları sözleri de kurnazca başka anlamlara gelecek biçimde tahrif ederek söylemişlerdir.
Kur’an-ı Kerim’e göre “tahrif” ayetlerde belirtildiği gibi kelimeleri söylerken dil oyunlarına başvurma şeklinde görülmektedir. Yahudiler bunu kullanarak Allah'ın sözümü değiştirme çabası içine girmişlerdir.
Sonuç olarak, Kur’ân-ı Kerim’de bahsedilen tahrif, ilahi kelamın metnini fiziksel olarak değiştirmekten ziyade, anlamını çarpıtmak, yanlış yorumlamak veya sözel olarak saptırmak şeklinde gerçekleşmiştir. Âyetlerde geçen ifadeler, bu tahrifin dil oyunlarıyla ve kasıtlı yanlış telaffuzlarla yapıldığını göstermektedir. Dolayısıyla Allah’ın kelâmı olan vahyin özü ve yazılı metni korunmuştur; değiştirilemez. Ancak bazı topluluklar, Allah’ın sözünü kendi çıkarlarına göre eğip bükerek anlam tahrifine gitmişlerdir.
Ayrıca bu konuda detaylı izah için lütfen bakınız;
Kur'ân'ın Değiştirilemediğinin İspatı
[1] Hicr,15 / 9.
[2] Maide, 5 / 43.
[3] Bakara, 2 / 75.
[4] Nisa, 4 / 46.
[5] Bkz. İbn Kesir, Tefsiri’l-Kur’ani’l-Azim, c.II, s. 284, İstanbul 1992.
[6] Âl-i İmran 78

