Ulemâ-i sû yani kötü âlimlerle ilgili bölüm, Hz. Ali'nin (ra) Ercüze Kasidesi'nde sizin ifadenizden biraz farklı olarak şöyle geçmektedir:
Şüphesiz ahir zamanın azgınları O âlemlerdeki azgınları zevklendirdiler Sonra hevâlarına tabi olmaya yöneldiler. İlmi sevap isteyerek okumadılar. Ancak dünyada kolaylık için okudular (Dünya nimetine kavuşmak için okudular). Onların mal ile genişlemiş (zenginleşmiş) görürsün. Ve karınlarını haram ile doldurmuş. Bu yüzden insanları zillette görürsün. Zira âlimin (ayak) kayması bin kaymaya bedeldir. Zira âlimin musibeti amel etmediği zamandır ilmiyle. Başkaları ise sormadığı zaman (helak olmakta)dır. 1
Bu metinde, sırf dünya nimetlerine ulaşmak için ilim tahsil eden ve karınlarını haramla dolduran âlimlerden bahsedilmektedir. Bu kötü âlimleri, Hz. Ali (r.a) “Ulemâ-i sû” olarak tanımlamıştır. Ulemâ-i sû; ilim sahibi olmakla birlikte ilmini Allah rızâsı için ve O’nun yolunda kullanmayan, sadece dünya menfaatleri ve makamları uğruna kullanarak insanları doğru yoldan saptıran kimseler, demektir. Bunların öne çıkan özellikleri, haramlar ve bid‘alara fetvâ vermek ve taraftar olmaktır. Bu kötü âlimler, haramlara fetvâ vererek dinin temel değerlerine zarar verirken, bid‘a denilen—dinde olmayan—bir kısım yanlış uygulamaların yayılmasına da sebep olmaktadırlar. Böyle kötü âlimler, inanç ve değerlerimize düşman olan nice zâlim ve câhillerden daha fazla zararlıdırlar.
Geçmişte ve günümüzde kötü âlimlerle ilgili çok örnekler vardır. İlmiyle dünyaya meylederek, hem kendilerinin hem de birçok insanın yoldan çıkmasına sebep olan ibretlik bu insanlardan Kur’ân-ı Kerîm de bahsetmektedir. Allah’ın ihsan ve ikramlarını “Ben kendi ilmimle, tedbirimle kazandım” diyerek dünyaya meyledip inkâra düşen Kârûn ibretlik bir örnektir. Hem nefsine ve arzularına uyarak hak yoldan sapıp, Hz. Mûsâ (a.s.)’a karşı çıkan Bel‘am’dan A‘râf sûresinde şöyle bahsedilmektedir:
"(Ey Resûlüm!) Onlara (o yahudilere) şu kimsenin haberini de oku ki, kendisine âyetlerimizi verdik de (o inkâr ederek) onlardan sıyrılıp çıktı; bunun üzerine şeytan onu peşine taktı; böylece azgınlardan oldu.
Hâlbuki dileseydik onu onlarla (verdiğimiz âyetlerle) elbette yükseltirdik; fakat o, dünyaya meyletti ve nefsinin arzusuna uydu. İşte onun misâli, köpeğin misâli gibidir! Üzerine varsan da dilini çıkarıp solur, onu bıraksan da dilini çıkarıp solur! İşte âyetlerimizi yalanlayan kavmin misâli budur! Artık bu kıssayı (onlara) anlat; tâ ki düşünsünler. 2
Ayette ifade edilen kişi ile ilgili Celâleyn Şerhinde geçen beyan şöyledir:
Bu şahıs, İsrâiloğulları âlimlerinden Bel‘am bin Baûrâ’dır. Mukaddes topraklara girmek husûsunda Mûsâ (a.s)’a muhâlefet ederek, zorba hükümdarlara yardımda bulunmuştu. 3
İlmiyle öne çıkan bu zât, mevki makam hırsıyla Hz. Mûsâ (a.s)’a karşı çıkıp zorba hükümdarlara yardım ederek, kötü âlimlerden olmuştur. Yine konumuzla ilgili olarak, hadislerde ulemâ-i sû şöyle ifade edilmiştir:
Şüphesiz Allah, ilmi, kullar arasından çekip almaz. Ancak O, ilmi, ulemayı vefat ettirmek suretiyle alır. Nihayet tek bir alim dahi kalmaz. Böylece insanlar, cahilleri önderler edinirler de bunlara fetva sorulur, bunlar da ilimsizce konuşup fetva verirler. Neticede hem kendileri sapar hem de başkalarını saptırırlar. 4
İbn Ömer (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:
İlmi; Allah rızasından başka gayelerle öğrenen veya ilimle Allah rızasından başka şeyleri isteyen kişi Cehennem’deki yerine hemen hazırlansın. 5
Hadislerden anlaşıldığı üzere kötü âlimlerin kendilerini hem de başkalarını saptırmakla yapacağı zararlar ifade edilmiştir.
Özellikle sorunuzda açıklanmasını istediğiniz bölüm, içinde yaşadığımız zamanın kötü âlimlerine bakmaktadır. Üstad Bediuzzaman, 18. Lema'da bu fena ve kötü âlimleri şöyle tanımlar:
O bid‘alar ve acemî ve ecnebî hurûfunun intişârı zamanı olan o âhirzamanın fenâ adamları bir kısım ulemâ-i sû’dur ki, hırs sebebiyle batınlarını haramla doldurmak için bid‘alara yardım edenler ve fetvâ verenlerdir. 6
Metinde ayet ve hadislerde geçen manaya uyğun olmakla beraber, âhir zamanda çıkacak olan birtakım fenâ şahıslardan bahsedilmektedir. Bunların dinî sahada bozulmalara sebebiyet veren “ulemâ-i sû’” oldukları bildirilmektedir. Bu kimseler, hırs ve dünya menfaati uğruna karınlarını haramla doldururlar; vazifeleri, dini muhafaza etmek olduğu hâlde, bid‘aların yayılmasına ve yerleşmesine fetvâ vererek yardımcı olurlar. Halkı da yoldan çıkarırlar. Bu kötü alimler Kur’ân ve sünnete zıt olarak sonradan ortaya çıkartılan bidat olarak tarif edilen âdet ve hükümleri yaygın hale getirdiler. Batılılaşma süreciyle değerlerimizi tahrip edip yıktılar. Özellikle Latin harflerinin Kur’ân harfleri yerine kabul edilip yaygınlaşmasını sağlayan en fena ve en kötü adamlar, bir kısım kötü âlimlerdir.
İmam Ali (ra) bu asırda öne çıkan ulamâ-i sû’ olarak tabir edilen kötü âlimlerden ve onların dine verdiği büyük zararlardan haber vererek harika bir keramet göstermektedir.
Hz. Ali Efendimiz, metnin devamında kötü âlimlerle mücadele eden onların fitnesini ortadan kaldırmaya çalışan bir zattan bahs etmektedir ve şöyle demektedir:
Sonra bir kısım ulemâü’s-sû’u tokatlamakla beraber birisiyle konuşuyor. Der: فَسْئَلْ لِمَوْلَاكَ الْعَظ۪يمِ الشَّأْنِ ٭ يَا مُدْرِكًا لِذٰلِكَ الزَّمَانِ ٭ بِاَنْ يَق۪يكَ شَرَّ تِلْكَ الْفِتْنَةِ ٭ وَشَرَّ كُلِّ كُرْبَةٍ وَمِحْنَةٍ Yani “O zamana yetişen ve âlimlerden olan insan! Cenâb-ı Hakk’tan o fitnenin şerrinden muhâfaza için sana ders verdiğim İsm-i A‘zamla duâ et.7
Hz. Ali'nin konuşarak yön verdiği ve ders verdiği şekliyle dua et diyerek fitnelerden korunacağını ifade ettiği bu âlimin ehli beyitten olacağı söyle ifade edilmiştir:
فَاِنَّمَا نَحْنُ عَلَي التَّحْق۪يقِ ٭ غَوْثٌ لِكُلِّ كُرْبَةٍ وَض۪يقٍ Yani “Biz Âl-i Beyt’ten birer Gavs çıkıp, her kürbet ve şiddet zamanında imdâd ediyoruz. 8
Hz. Ali Efendimiz bu ifadesinde, Kur’ân’a, imana ve inananlara şiddetli saldırıların olduğu ve Müslümanların manen sıkıntıya düştüğü zamanlarda Peygamber Efendimizin (sav) mübarek neslinden bir kurtarıcının (imam, müceddid, kutup, evliya vb.) gelerek mü’minlere yardım ettiklerini söylemektedir.
Evet, Hz. Peygamberin (sav) temiz ve pâk ailesinden gelip O’nun (sav) sünnetinin kaynağı, koruyucusu ve hakkıyla devam ettiricisi olan mübarek zâtlar, bu mühim vazifeyi bu zamana kadar layıkıyla yerine getirmişlerdir. İmam Ali’nin (ra) bu haberinin ahir zamanda gerçekleşmesine bizzat vesile olan şahısların başında, hiç şüphesiz Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri gelmektedir. Hz. Ali Efendimizin Ercûze’sindeki işaretleri ve haberleri, bu gerçeği ortaya koymaktadır.
Kaside i Ercuze, Tercüme H.H Altuntas 41, 42
A'raf, 175-176
Celâleyn Şerhi, c. 3, s 142
Ebu Dâvûd, İlim, 4
Ebu Dâvûd, İlim, 4
Bediuzzaman Said Nursi, S. Tasdik i Gaybi, Hayrat Neşriyat Isparta 2016, s 134
Bediuzzaman Said Nursi, S. Tasdik i Gaybi, Hayrat Neşriyat Isparta 2016, s 134
Bediuzzaman Said Nursi, S. Tasdik i Gaybi, Hayrat Neşriyat Isparta 2016, s 134

