Bahsi geçen hadis-i şerifte Sevgili Peygamberimiz (sav) şöyle buyurmuştur:
Esmâ Bintu Yezîd radıyallahu anha anlatıyor: Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
Ey insanlar! Pervanenin ateşe atılması gibi sizi yalanın peşine düşmeye sevkeden şey nedir? Halbuki, üç yer hariç yalanın her çeşidi âdemoğluna haramdır: Bu üç yere gelince:
1. Erkeğin, rızasını sağlamak için hanımına yalanı,
2. Harpte söylenecek yalan. Çünkü harp bir hileden ibarettir.
3. İki Müslümanın arasında sulhü sağlamak kasdıyla söylenen yalan.1
Bediüzzaman Hazretlerinin ifadesi ise şu şekildedir:
Maslahat için kizb ise, zaman onu neshetmiş. Çünki maslahat ve zarûret için bazı âlimler muvakkat fetvâsı vermişler. Bu zamanda o fetvâ verilmez. Çünki o kadar sû’-i isti‘mâl edilmiş ki, yüz zararı içinde bir menfaati olabilir. Onun için hüküm, maslahata binâ edilmez.2
Yani geçmişte bazı âlimler, zaruret veya toplumsal fayda gerektirdiğinde “maslahat için yalan söylenebilir” şeklinde fetva vermişlerdir. Ancak günümüzde bu fetva geçerli değildir. Çünkü insanlar bu ruhsatı çok kötüye kullanmış ve yalan söylemenin topluma verdiği zararlar, sağladığı küçük faydaların çok üzerine çıkmıştır. Bu nedenle artık bir hüküm verilirken sadece “maslahat var mı?” düşüncesiyle hareket edilmez; maslahat adına yalan söylemeye izin verilmez.
Netice olarak Bediüzzaman Hazretlerinin ele aldığı mesele ile hadis-i şerifte zikredilen konu birbirinden farklıdır.
Birinci fark: Üstad, Hz. Peygamber’in (sav) hükmünden değil, bazı âlimlerin ortaya koyduğu fetvadan bahsetmektedir.
İkinci fark: Hadiste sadece üç durum için yalan söylemeye ruhsat verilmişken, bazı âlimler “eğer bir yalan maslahat, yani bir hayır veya fayda sağlayacaksa söylenebilir” diyerek daha geniş ve sınırları belirsiz bir alana fetva vermişlerdir.
Dolayısıyla Bediüzzaman Hazretlerinin “bu zamanda o fetva verilmez” ifadesi, bazı âlimlerin söz konusu ruhsatınadır; kesinlikle Hz. Peygamber’in (sav) verdiği hükme yönelik değildir.
Tirmizi, Birr 26
Bediüzzaman Said Nursi, Mesnevi Nuriye, Hayrat Neşriyat, Isparta 2015, s.454

