William Ewart Gladstone Kimdir?
Gladstone 1809-1898 yılları arasında yaşamış olup, dört dönem (1868-74, 1880-85, 1886, 1892-94) Büyük Britanya başbakanı olarak, 1845-1846 yıllarında ise Sömürgeler Bakanı olarak görev yapmış tanınmış bir İngiliz devlet adamıydı. İngiltere'nin Liverpool kentinde doğan Gladstone, İskoç bir aileden geliyordu. Ömrünün önemli bir kısmını İslâm ve İslâm devletlerine karşı siyaset güderek geçiren Gladstone'nin 1898 yılında Galler de hayatı sona ermiştir.1
Katı bir Hristiyanlık inanca sahip olan Gladstone bu dinî inanışın bir sonucu olarak da ''Tanrıya hizmet edecek bir din adamı olma hayalleri'' ile ömrünü geçirdi. Bu sebepten dolayı Müslüman ve Türk düşmanlığı da güdüyordu. Nitekim 1876 da Bulgar ayaklanması dünya kamuoyuna Türklerin Hristiyanlara yaptıkları büyük bir katliam olarak gösterildi. Gladstone’un bu propagandanın bir parçası olarak kaleme almış olduğu "Bulgaristan Katliamları ve Doğu Sorunu" başlıklı risalesi bir hafta içerisinde 200 bin adet satıldı.2 Hayatının temeline Müslüman-Türk düşmanlığını koyan Gladstone, kendisini medeniyet ve insanlığın savunucusu; Türkleri ise medeniyet düşmanı olarak ilan ederek Osmanlı Devleti’ni parçalama politikalarına hukuki zemin hazırlama gayretinde idi. Bu politikalarda dayandığı temel esas ise, Hıristiyanlık idi.3 Kur'ân-ı Kerim’in dünyadan silinmesi yine gaye ve hedefleri arasındaydı.4 Çünkü Kur'ân-ı Kerim dünyadan kaldırılmadan yeryüzüne barış gelmeyeceğine inanıyor ve bu düşüncesini gerçekleştirmek için her yolu deniyordu.5
Meşhur Sözü, Kim, Ne Zaman Söyledi?
Gladstone'ye atfedilen söz şöyledir: "Bu Kur'an Müslümanların elinde bulunduğu müddetçe, biz onlara hakiki hakim olamayız. Ne yapıp edip, bu Kur'ân'ı sükut ettirip ortadan kaldırmalıyız. Yahut da Müslümanları ondan soğutmalıyız"6 Bediüzzaman Hazretleri ise bu konuyu şöyle anlatmaktadır:
Birden o tarihte merhum vâli Tahir Paşa vasıtasiyle Avrupa'nın Kur'ân'a karşı müthiş bir su-i kasdları var olduğunu bildi. Hattâ bir gazetede İngiliz'in bir müstemlekât nâzırı demiş: Bu Kur'ân, İslâm elinde varken biz onlara hakikî hâkim olamayız. Bunun sukutuna çalışmalıyız" dediğini işitti, gayrete geldi.7
Altmış beş sene evvel bir vâli, bana bir gazete okudu. Dinsiz bir müstemlekât nâzırı, Kur’ânı elinde tutup konferans vermiş. Demiş ki: “Bu Kur’ân, İslâmların elinde kaldıkça, biz onlara hakîkî hâkim olamayız, Müslümanları tahakkümümüz altında tutamayız. Ya bu Kur’ân’ı sukût ettirmeliyiz veyahud Müslümanları Kur’ân’dan soğutmalıyız.8
Van Valisi Tahir Paşa'nın konağında yaşana bu hadise 1898 yılından sonraya denk gelmektedir. Çünkü İşkodralı Tahir Paşa 1898-1907 arasında Van Valiliği yapmıştır.9 Tahir Paşa'nın gazeteden gösterdiği haberde, İngiliz Sömürgeler Bakanı, mecliste yaptığı bir konuşmada, elinde tuttuğu Kur'ân'ı göstererek dediği malum sözün üzerine, Bediüzzaman Hazretleri de bu haberi işittikten sonra şöyle demiştir:
Kur'ân'ın sönmez ve söndürülmez mânevî bir güneş hükmünde olduğunu, ben dünyaya ispat edeceğim ve göstereceğim.10
Yukarıda verdiğimiz bilgiler bağlamında konuyu ele alacak olursak, Bediüzzaman Hazretleri bu sözü gazetede işittiği zaman, 1898 sonrası olduğu için Gladstnone zaten vefat etmişti.(1898) Ayrıca malum söz İngiliz Sömürgeler Bakınana atfedilmektedir, fakat Gladstone 1845-1846 yıllarında ise Sömürgeler Bakanı olarak görev yapmıştır. Bu sebeplerden dolayı sözün Gladstone'ye ait olması pek mümkün değildir. Fakat Gladstone bu sözü son başbakanlığı döneminde söylemiş olabilir.
Ayrıca bazı gazetelerde "İngiliz eski sömürgeler bakanı" şeklinde yer alması sebebiyle Bediüzzaman Hazretleri yalnız o sıfatıyla öğrenip "Başbakan" yerine "Sömürgeler Bakanı" diye zikretmiş olabilir. Ya da sömürgeler bakanı iken söylediği o söz, başbakanlığı döneminde bizim gazetelerde "Bu zat eskiden böyle diyordu, şimdi de başbakan oldu!" şeklinde kötü bir haber olarak verilmiş olması da muhtemeldir.
Sonuç Olarak
Gladstone, İngiltere’nin en etkili siyasetçilerinden biri olup hayatı boyunca İslâm ve Osmanlı karşıtlığıyla tanınmış bir devlet adamıdır. Ona atfedilen “Kur’an Müslümanların elinde kaldıkça…” sözünün, tarih ve görev bilgileri dikkate alındığında doğrudan kendisi tarafından söylenip söylenmediği kesin değildir. Büyük ihtimalle söz, dönemin İngiliz sömürge politikalarını temsil eden bir yetkiliye aittir ve basın üzerinden Gladstone’a mal edilmiştir. Bediüzzaman Hazretleri de bu haberi duyunca Kur’ân’ı müdafaa fikrini bir dava haline getirmiştir.
https://www.britannica.com/biography/William-Ewart-Gladstone
Taha Niyazi Karaca, ''İngiliz Başbakanı William Ewart Gladstone'un Ermeni Propagandası ve Evanjelizm'', Erciyes Üniversitesi II. Uluslararası Sosyal Araştırmalar Sempozyumu, c. 4, s. 200-201.
Karaca, a.g.m., s. 207.
Karaca, a.g.m., s. 198.
Karaca, a.g.m., s. 211.
Kazım Yoldaş, ''Bediüzzaman Said Nursî'nin 31 Mart Vak'asındaki Yatıştırıcı Rolü Bağlamında Kürt Meselesine Bakış'', Kimlik, Kültür ve Değişim Sürecinde Osmanlı'dan Günümüze Kürtler Uluslararası Sempozyumu, Bingöl, 2012, s. 617.
Bediüzzaman Said Nursi, Sıkke-i Tasdîk-i Gaybî, Hayrat Neşriyat, Isparta 2013, s. 76.
Bediüzzaman Said Nursi, Emirdağ Lahikası, Hayrat Neşriyat, Isparta 2016, s. 528.
Uğur Bozkurt, "II. Abdülhamid’in Valilerinden İşkodralı Tahir Paşa’nın (1848-1913) Hayatı ve Devlet Adamlığı", Iğdır Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, say. 18, 2019, s. 243.
Hayrat Vakfı İlmi Araştırma Heyeti, Bediüzzaman Said Nursi ve Hayru’l-Halefi Ahmed Hüsrev Altınbaşak, Hayrat Neşriyat, Isparta, 2014, s. 87-88.

