Soru

Peygamberlere Vesvese Gelir mi? / Garanik Hadisesi

Hac Suresi 52. Ayetin nuzul sebebi nedir? Peygamberlere vesvese gelir mi?

Tarih: 13.04.2025 22:24:45

Cevap

Hac Suresi 52. Âyetin Nuzül Sebebi ve Garanik Kıssası

İlgili ayetin meali şöyledir: "(Ey Resûlüm!) Senden önce, hiçbir resûl ve hiçbir nebî göndermedik ki, o bir temennîde bulunduğu (âyetlerimizi okuduğu) zaman (sustuğu bir anda), şeytan(dinleyenleri yanıltmak isteyerek) onun temennîsine bir şey atmış olmasın! Allah, şeytanın attığını derhâl giderir (de peygamberine onu bildirir); sonra Allah âyetlerini sağlamlaştırır. Çünki Allah, Alîm (herşeyi bilen)dir, Hakîm (her işi hikmetli olan)dır."

Bu âyetin sebeb-i nüzulü hususunda tefsir ve siyer kitaplarında nakledilen Garanik Kıssası şöyledir;

Kureyş müşrikleri Kâbe’yi tavaf ederlerken: “Lât ve Uzzâ ve diğer üçüncü olarak Menat hürmetine! Çünkü, onlar, o yüce ak kuğulardır ve her halde, kendilerinin şefaati umulur. Onlar Allah’ın kızlarıdır! O’nun katında şefaat ederlerse!” derlerdi.[1]

Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.), müşriklerle birlikte oturmuş sohbet ediyorlardı. O sırada kendisine vahiy gelmesini istemiyordu. Çünkü gelecek vahiy, müşrikleri ve putlarını kınayacak, Müslümanlarla aralarındaki gerginligi daha da arttıracaktı. Ya da vahiy gelecek olursa, müşriklerin putlarını övsün ki müşriklerle aradaki buzlar çözülsün. Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) bu tür düşüncelere daldığı bir sırada vahiy geldi ve Necm suresini getirdi. Hz. Peygamber (sav), kendine gelen vahyi okumaya/tebliğ etmeye koyuldu. “Gördünüz mü Lât ile Uzzâ’yı”[2] meâlindeki âyete geldiğinde şeytan, “Andolsun ki bizi Allah’a yaklaştırmaları için onlara tapıyoruz” şeklindeki bir cümleyi araya soktu. Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.), sureyi okumaya devam etti ve bitirdiğinde secde etti. Orada bulunan Müslümanlarla birlikte müşrikler de secde ettiler. Müşrikler, Sevgili Peygamberimizin (s.a.v.) onların putlarını övmesine sevinmişlerdi. "Artık bizimle Muhammed arasında bir ihtilaf kalmamıştır. Zaten biz de aynı şeyi; Allah'ın yaratıcı ve rızık veren olduğunu, fakat putlarımızın Allah katında bize şefaatçi olacaklarını söylüyoruz" dediler.

Bu durum Sevgili Peygamberimizi (s.a.v.) çok üzmüş; Cebrâil (as) gelince söz konusu ibareyi ve onunla ilgili olarak aldığı tepkileri anlatmış, Cebrâil (as) de bu ibarenin sorumluluğunu taşımadığını belirterek Allah’tan getirmediği metinleri insanlara okuduğunu ifade etmiş. Bunun üzerine Resûl-i Ekrem’i korku ve telâş almış. Bu sırada onu teselli etmek için şu âyet nâzil olmuş: “Biz senden önce hiçbir resul ve nebî göndermedik ki o, vahyedilenleri okuduğu zaman şeytan okuduklarına bir şey karıştırmış olmasın. Ancak Allah şeytanın karıştırdıklarını iptal eder, kendi âyetlerini de sağlamlaştırır. Allah hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir”[3]

Mekke müşriklerinin Resûlullah’la birlikte secde ettikleri haberi Habeşistan’a ulaşınca oradaki Müslümanlar veya içlerinden bir grup, bundan müşriklerin Müslüman olduğu sonucunu çıkararak Mekke’ye dönmeye karar vermiş. Ancak şehre yaklaştıkları sırada durumdan haberdar olmuşlarsa da geri dönmeyi göze alamayıp herkes bir müşrikin himayesini sağlayarak Mekke’ye girebilmişler.[4]

Garanik Kıssası Hakkında Görüşler

1) Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) şeytanın telkini ve müdahalesiyle putların şefaatçi olacağını ifade eden iki cümleyi yanılarak bizzat kendisi âyet diye okumuş, daha sonra bu cümleler Allah tarafından neshedilmiş ve bunun şeytanın Sevgili Peygamberimizi (s.a.v.) yanıltmasının bir sonucu olduğu bildirilmiştir. Başta Taberî olmak üzere Zemahşerî, İbn Atıyye el-Endelüsî, İbn Teymiyye, Mahmud Esad Efendi, Muhammed Hamîdullah gibi bir kısım eski ve yeni âlim bu gruba dahildir. [5]

2) Ferrâ el-Begavî, Kastallânî, İbn Hacer el-Askalânî, Ebü’l-Fidâ, İbn Kesîr, Süyûtî gibi âlimlere göre ise Garânîk meselesinin bir aslı bulunmakla birlikte konuyla ilgili rivayetlerin hepsi doğru ve güvenilir olmadığından hadise tutarlı bir şekilde te’vil edilmelidir, demişlerdir. [6]

Bu âlimlere göre Saîd b. Cübeyr’den nakledilenlerin dışındaki rivayetler isnad açısından zayıf ve münkatı‘olmakla birlikte hadisenin değişik birçok rivayetle nakledilmiş olması bunun bir aslının bulunduğunu gösterir. Nitekim başta Buhârî olmak üzere sahih hadis kaynaklarında, Hz. Peygamber’in Necm sûresini okumasının ardından müşriklerin Müslümanlarla birlikte secdeye kapandığı rivayet edilmiştir.[7]

Bu da olayın tamamen asılsız olmadığını gösterir. Ayrıca Hac sûresinin 52. âyeti bunların bir aslı bulunduğuna işaret etmektedir. Buna göre onlar bu hadiseyi şöyle tevil etmişlerdir: Resûl-i Ekrem’in Necm sûresinin 19-20. âyetlerini okumasından sonra âyetler arasında verdiği aralardan faydalanan şeytanın, Peygamber’in sesini taklit ederek onun tarafından söylendiğini zannettirecek şekilde garânîk cümlelerini okumuştur. Yoksa bu sözleri söyleyen Sevgili Peygamberimiz (sav) değildir. Şeytanın telkiniyle Sevgili Peygamberimiz (sav) bizzat Garanik metnini yanlışlıkla âyet diye okuduğunu bildiren rivayetler zayıf ve güvenilmez kabul edilmelidir.

3) Garânîkle ilgili rivayetler asılsızdır ve bunların tamamı uydurmadır. Başta İmam Mâtürîdî olmak üzere Ebû Bekir İbnü’l-Arabî, Kādî İyâz, Fahreddin er-Râzî, Kurtubî, Kirmânî, Aynî, Şevkânî, Şehâbeddin Mahmûd el-Âlûsî gibi âlimlere göre garânîk hadisesine dair rivayetler asılsızdır.[8]

Mesela, Fahreddin Râzî Hazretlerine göre tahkik ehli âlimler bu rivayetlerin batıl ve uydurma olduğunu söylemiş, Kur’an, sünnet ve akılla bunu ispat etmiştir, demektedir.[9]

İbn Kesîr, bu kıssa hakkındaki bütün rivayetlerin mürsel olduğunu, sahih bir senedinin bulunmadığını söylemiştir.[10]

İmâm Maturîdî Hazretleri ise Hac suresinde olan bu âyetlerin Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) Necm Suresi’nin 19-20’nci âyetlerini okurken şeytan kâfirlerin kalplerine O’nunla yapacakları mücadele ve tartışmalarda kullanacakları delilleri sokuşturması sebebiyle nazil olduğunu, Garanik kıssasıyla irtibatlı olmadığını söylemiştir.[11]

En doğrusunu Yüce Allah bilir.


[1] Muhammed b. İshak, Sîretü İbn İsḥâḳ (nşr. Muhammed Hamîdullah), Rabat 1967, s.157-158

[2] 53/19-20

[3] Hac 22/52

[4] Muhammed b. İshak, Sîretü İbn İsḥâḳ (nşr. Muhammed Hamîdullah), Rabat 1967, s.157-158

[5] Âlûsî, Rûḥu’l-Meʿânî, Dâru ihyâi’t-türâsi’l-Arabî, Beyrut, ts.. c.17, s.178-179

[6] Ferrâ el-Begavî, Meʿâlimü’t-tenzîl (nşr. Hâlid Abdurrahman el-Ak – Mervân Süvâr), Beyrut 1987, c.3, 294; İbn Kesîr, el-Bidâye, Beyrut 1402/1982, c.3, s. 90; İbn Hacer el-Askalânî, Fetḥu’l-bârî bi-şerḥi Ṣaḥîḥi’l-Buḫârî (nşr. Tâhâ Abdurraûf Sa‘d v.dğr.), Kahire 1398/1978, s. 41; Kastallânî, İrşâdü’s-sârî,. Dâru ihyâi’t-türâsi’l-Arabî, Beyrut, ts, c.7, s.362.

[7] Buhârî, “Tefsîrü’l-Ḳurʾân”, 53/4; Müslim, “Mesâcid”, 105

[8] İsmail Cerrahoğlu, “Garanik”, DİA, İstanbul 1996, c.13, s.361-366

[9] Fahreddin Râzî, Mefâtîhu’l-gayb, Beyrut: Dâru’l-fikr, 1401/1981, c.23, s.51.

[10] Ebu’l-fidâ’ İsmail b. Kesîr ed-Dimaşkî, Tefsîru’l-Kur’âni’l-azîm, Mektebetü Kurtuba 2000, c. 10, s. 83-84.

[11] Ebû Mansûr el-Mâtürîdî, Te’vîlâtü Ehli’s-sünne, Beyrut: Dâru’l-kütübi’l-ilmiye, 1426/2005, c. 7, s. 431-33.


Yorum Yap

Yorumlar

Allah razı olsun. Çok istifade ettim. Ayrıntılı güzel bir izah olmuş.
Gönderen: HEKİM İŞAN
Tarih: 20.04.2025 22:16:57