FIKIH VE İBADET

16.02.2012

6584

Ef'ali Mükellefin

Farz, Vacip, Sünnet, Müstehap, Helal, Mübah, Mekruh, Haram, Sahih, Fasid ve Batıl kavramlarını izah eder misiniz?

17.02.2012 tarihinde soruldu.

Cevap

Hüküm: Karar, bir şeyin sonucu olma, bir sonucu gerektirme, etki, emretme manalarında kullanılır. Din deyiminde ise, bir şeyin üzerine düşen eser demektir. Yükümlülerin (mükelleflerin) işleri ile ilgili olan dine ait hükümlerden her birine "Şer'î hüküm, çoğuluna da Ahkam-ı Şer'iye (Şer'î hükümler) denilir. Örnek, zekat farzdır, hırsızlık haramdır, denilmesi birer Şer'î hükümdür.

Ef’ali Mükellefin: Mükellef insanların yaptıkları işlerdir ki Farz, Vacip, Sünnet, Müstehap, Helal, Mübah, Mekruh, Haram, Sahih, Fasid, Batıl gibi kısımlara ayrılır.

Farz: Dinen yapılması kesin delillerle emredilen şeye farz denir.Yapan sevap kazanır, özürsüz olarak yapmayan azabı hak eder. İnkâr eden ise (Allah korusun) dinden çıkmış olur.

Farz, farz-ı ayn ve farz-ı kifaye olmak üzere iki kısımdır.

Farz-ı ayn: Her mükellefin yapması gereken farz demektir. Farz-ı ayn, bazılarının yapmasıyla diğer mükelleflerden sakıt olmaz, yani yükümlülük kalkmaz. Onu her mükellefin yapması gerekir. Namaz kılmak, oruç tutmak gibi...

Farz-ı kifaye: Bazı mükelleflerin yapmasıyla diğerlerinin yapması gerekmeyen farz demektir. Cenaze namazı gibi... Farz-ı kifayenin sevabı yalnız onu yapanlara aittir. Farz-ı kifaye hiçbir mükellef tarafından yapılmayacak olursa, bütün mükellefler günahkâr olur.

Meselâ, cenaze namazı o yerde bulunan mükelleflere ayrı ayrı değil, hepsine birden toplu olarak farzdır. Eğer mükelleflerden bir kısmı cenaze namazını kılarsa, diğerleri günahtan kurtulmuş olur. Artık onların tekrar aynı kişinin cenaze namazını kılmaları gerekmez. Şayet mükelleflerden hiçbiri cenaze namazını kılmazsa, orada bulunanların hepsi günahkâr olur.

Vacip: Delil yönünden farz kadar kesin olmamakla beraber, yapılması istenen şeydir. Vitir ve bayram namazlarını kılmak, kurban kesmek gibi... Yapan sevap kazanır, özürsüz olarak yapmayana azap gerekir. Ancak kesin delil ile sabit olmadığı için, farzda olduğu gibi vacibi inkâr eden dinden çıkmış olmaz.

Sünnet: Farz ve vacip olmayan ama Peygamber Efendimizin devamlı olarak yaptığı, yapılmasını teşvik ettiği ya da onayladığı davranışlardır.Sünnetin yapılması sevap, terk edilmesi ise günah değildir.

Sünnet kavramı Sünnet-i Müekkede ve Sünnet-i Gayr-i Müekkede olmak üzere kendi içinde ikiye ayrılmaktadır:

Sünnet-i Müekkede, Peygamberimizin (sav) sürekli yaptığı ve terk edilmesini hoş karşılamadığı ibadetlerdir. Örneğin sabah namazının sünneti gibi.

Sünnet-i Gayr-i Müekkede: Hz. Peygamber’in (sav) bazen terk ettiği ancak yine de yapılmasını sevdiği davranışlardır. Örneğin ikindi ve yatsının ilk sünnetleri gibi.

Helal: Dinde caiz görülen herhangi bir şeydir. Yapılmasından ve kullanılmasından dolayı ayıplama gerekmez. Helalin her çeşit lekeden arınmış olan saf ve tertemiz kısmına "Tîb ve Tayyib" denir.

Mübah: Mükellefin, yapıp yapmamakta serbest olduğu şeye mübah denir. Helal olan şeyleri yiyip içmek, oturmak, yürümek ve uyumak gibi... Yapan sevap kazanmaz, yapmayan da günah işlemiş olmaz.

Mekruh: Delil yönünden haram kadar kesin olmamakla beraber, yapılmaması istenen şeye mekruh denir. Mekruh, tahrimen mekruh ve tenzihen mekruh olmak üzere iki kısımdır.

a) Tahrimen Mekruh: Harama yakın olan mekruhtur. Vacip olan bir işi yapmamak tahrimen mekruhtur.

b) Tenzihen Mekruh: Helale yakın olan mekruhtur. Sünnet ve müstehab olan şeyleri yapmamak, mekruhun bu kısmına girer. Tenzihen mekruh olan bir şeyi yapmak azabı gerektirmez, ancak yapılmaması daha iyidir.[1]

Müstehab (Mendub): Peygamberimizin bazen yapıp bazen yapmadığı şeye müstehab denir. Kuşluk namazı kılmak, Ramazan ayından sonra Şevval ayında altıgün oruç tutmak gibi. Müstehab’a mendub da denir. Yapan sevap kazanır, yapmayan sevaptan mahrum olur.

Haram: Dinen yapılmaması kesin delil ile emredilen şeye denir. İnsan öldürmek, hırsızlık yapmak, anaya babaya karşı gelmek ve içki içmek gibi. Haram olan bir şeyi yapan günahkâr olur, haramdan kaçınan sevap kazanır. Haram olan bir şeyi helal sayan ise dinden çıkar.

Sahih: Rükün ve şartlarını toplayan herhangi bir ibadet veya işlemdir. Farz ve vaciblerini gözeterek kılınan bir namazın sahih olması gibi...

Caiz: Dince yapılması yasak sayılmayan şey demektir. Bazan sahih yerinde, bazan da mubah yerinde kullanılır. Bazı işlemler dünya ahkamı bakımından sahih olduğu halde, ahiret ahkamı bakımından caiz olmaz. Cuma namazını kılmakla yükümlü olan bir kimsenin cuma ezanı okunurken yaptığı alışveriş muamelesi gibi. Böyle bir muamele sahihtir ve geçerlidir. Fakat manevî sorumluluğu gerektirdiği için caiz değildir.

Fasid: Kendi başına sahih ve meşru iken, gayri meşru bir şeye yakınlığı sebebiyle meşru olmaktan çıkan şeydir. İbadet konusunda fasid ile batıl aynı hükümdedir. Meşru olan bir işi bozan, hükümsüz kılan şeye de "Müfsid" denir. Kasten yapılması azaba sebep ise de yanılarak yapılması azabı gerektirmez. Namaz içinde gülmek gibi. Gülmek, aslında sahih olan namazı bozar.

Batıl: Rükünlerini veya şartlarını büsbütün veya kısmen kendisinde toplamayan herhangi bir ibadet ve muameledir. Bir özür bulunmaksızın abdestsiz kılınan namaz gibi. [2]

Ayrıca bakınız:

Sünnet ve Müstehab Kavramlarının Farkları

Farz ve Sünnetin Ehemmiyet Sırası

Tahrimen Mekruh / Tenzihen Mekruh

Sünnet-i Seniyenin Menbaı

Bediüzzaman Hazretlerine Göre Sünnetin Kısımları


[1] Lütfi Şentürk, Seyfettin Yazıcı, İslâm İlmihali, Diyanet İşleri Yayınları, Ankara 2019, s.88

[2] Büyük İslam İlmihali, Ömer Nasuhi Bilmen, Bilmen Yayınları, İstanbul t.y, s. 44

 

 


Paylaş

Facebook'ta paylaş

Whatsapp'da paylaş

Hesaplarımıza abone olun sorularımızdan ilk siz haberdar olun

Yorumlar (0)

Yorumunuz

Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız