RİSALE-İ NUR

02.05.2009

12062

Bediüzzaman Hazretlerine Göre Sünnetin Kısımları

Bediüzzaman Hazrelerine göre sünnetin kısımları nasıldır? "Ferâiz, nevâfil, âdât-ı hasenesidir. Farz ve vâcib kısmında ittibâa mecbûriyet var; terkinde, azab ve ikāb vardır. " cümlelerini izah eder misiniz?

* *

**** ****

06.05.2009 tarihinde sordu.

Cevap

Sözlükte “izlenen yol, yöntem, örnek alınan uygulama, örf ve gelenek” mânalarındaki sünnet kelimesinin terim anlamı Resulullah’ın söz, fiil veya tasvipleri demektir. Sünnet geniş mânası ile Sevgili Peygamberimizin (sav) getirdiği ve yaptığı her şeyi içerisine almaktadır. Yani Allah’ın bütün emir ve yasakları da sünnetin bir çeşididir. Bediüzzaman Hazretleri sünnetleri şöyle tasnif etmiştir:

Sünnet-i seniyenin merâtibi var. Bir kısmı vâcibdir, terk edilmez. O kısım, şerîat-ı garrâda tafsîlâtıyla beyân edilmiş. Onlar muhkemâttır, hiçbir cihette tebeddül etmez. Bir kısmı da, nevâfil nev‘indendir. Nevâfil kısmı da, iki kısımdır. Bir kısmı, ibâdete tâbi‘ olan sünnet-i seniyelerdir. Onlar da şerîat kitaplarında beyân edilmiştir. Onların tağyîri bid‘attir. Diğer kısmına, “âdâb” ta‘bîr ediliyor ki, siyer-i seniye kitaplarında zikredilmiştir. Onlara muhâlefete, bid‘a denilmez. Fakat âdâb-ı Nebeviyeye bir nevi‘ muhâlefettir ve onların nûrundan ve o hakîkî edebden istifâde etmemektir. Bu kısım ise, örf ve âdât ve muâmelât-ı fıtriyede Resûl-ü Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm’ın tevâtürle ma‘lûm olan harekâtına ittibâ‘ etmektir. [1]

Ferâiz, nevâfil, âdât-ı hasenesidir. Farz ve vâcib kısmında ittibâa mecbûriyet var; terkinde, azab ve ikāb vardır. Herkes ona ittibâa mükelleftir. Nevâfil kısmında, emr-i istihbâbî ile yine ehl-i îmân mükelleftir. Fakat, terkinde azab ve ikāb yoktur. Fiilinde, yani yapılmasında ve ittibâında azîm sevablar vardır. Tağyîr ve tebdîli, bid‘a ve dalâlettir ve büyük hatâdır. Âdât-ı seniyesi ve hareket-i müstahsenesi ise, hikmeten ve maslahaten, hayat-ı şahsiye ve nev‘iye ve ictimâiye i‘tibâriyle onu taklîd ve ona ittibâ‘ etmek, gāyet müstahsendir. Çünkü herbir hareket-i âdiyesinde, çok menfaat-i hayatiye bulunduğu gibi, mutâbaat etmekle, o âdâb ve âdetler, ibâdet hükmüne geçer.[2]

Bu metinlerden anladığımıza göre sünnetlerin çeşitleri Üstad Hazretlerine göre şöyledir;

1- Farz Olanlar: Birincisi namaz, oruç, zekât gibi farz olan ibadetlerdir.

2- Vacip Olanlar: İkincisi ise vitir namazı, bayram namazları ve kurban ibadeti gibi vacip olanlardır.

Farz ve vacip olan kısım muhkem, kuvvetli ve kesindir. Kur’ân’da hükmü sabittir. Hiçbir şekilde değiştirilmesine izin yoktur. Yerine getirilmesinde mecburiyet, terkinde ceza vardır. Bu emirler farz ve vacip olmakla beraber Sevgili Peygamberimizin (sav) getirdiği ve uyguladığı hükümler olması bakımından da sünnettirler.

3) Nafileler: Üçüncüsü de nafilelerdir. Nafileler de kendi içerisinde iki kısma ayrılır:

a) Farz ve vacip dışında kalan bütün ibadetler birinci kısım içerisinde değerlendirilmektedir. Farz namazlardan önce veya sonra kılınan sünnet namazları, teheccüd, duha, evvabin namazları, Ramazan dışında belirli günlerde oruç tutmak, umre yapmak, sadaka vermek, her gün yetmiş defa istiğfar etmek bu çeşit sünnetlerdendir. Bu çeşit sünnetlerin terkedilmesinde ceza yoktur. Bunları beğenmeyerek veya eksik görerek dinde olmayan yeni uygulamalarla değiştirmek ise bidattır, büyük günahtır.

b) Nafile sünnetlerin ikinci kısmı âdapla ilgili olanlardır. Sevgili Peygamberimizin (sav) şahsi hayatında, aile hayatında, sosyal hayatta uyguladığı ve onayladığı kurallardır. Âdabla ilgili sünnetleri terk eden kişi günahkâr olmasa da çok nurlardan ve feyizlerden mahrum kalır. Hakiki edepten istifade edemez. Sevgili Peygamberimizin (sav) yeme içme gibi âdab kısmından olan bu sünnetlerine kıymet verip riâyet eden kişi günlük, sıradan işlerini ibadete çevirir. Dolayısıyla çok büyük ecir ve sevaplar kazanır.

İlave malumat için lütfen bakınız;

https://risale.online/soru-cevap/en-onemli-sunnetler

https://risale.online/soru-cevap/sunnetin-kisimlari

https://risale.online/soru-cevap/farzlarin-da-sunnetten-olmasi


[1]  Said Nursî, Lem’alar, Hayrat Neşriyat, Isparta 2015. s. 55

[2] Said Nursî, Lem’alar, Hayrat Neşriyat, Isparta 2015. s. 60


Paylaş

Facebook'ta paylaş

Whatsapp'da paylaş

Yorumlar (0)

Yorumunuz

Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız