RİSALE-İ NUR

10.12.2009

4047

Diğer Semavi Kitapların Tahrif Edilmelerinin (Bozulmalarının) Hikmetleri

Mesnevi-i Nuriyede "Kur'ân'ın i'câzı (mucize oluşu) tahrifine bir seddir (bozulmasına mani olur)" diyor. Kur'ân-ı Kerim'in muhafaza edilmesi, diğer kitapların muhafaza edilmemesinin hikmeti nedir?

14.12.2009 tarihinde soruldu.

Cevap

Alıntıladığınız metinde Bediüzzaman Hazretleri şöyle demektedir:

İ‘lem eyyühe’l-azîz! Kur’ân’ın i‘câzı, tahrîfine bir seddir. Evet, madem Kur’ân mu‘cizedir. Beşer onun taklîdini yapamaz. Âyetleri başka kelâmlarla tebdîl edilmek suretiyle tahrîf ve tağyîri mümkün değildir. Çünki müfessirler, müellifler, mütercimler muharref üslûblarını ve kisvelerini âyâtın kisvesiyle iltibâs ettiremezler. Âyetlerde i‘câz damgası vardır. O damganın altında olmayan kelâmlar âyet addedilemezler. Öyle ise Kur’ân’daki i‘câz, tahrîf ve tağyîri kabul etmez.1 

Yani Kur’ân, öyle bir kelamdır ki, insan sözüyle benzerini yapmak mümkün değildir. Bu nedenle bir kimse âyetleri kendi sözleriyle değiştirmeye veya benzetmeye kalksa, üslûbundaki fark hemen ortaya çıkar. Çünkü Kur’ân’ın her âyetinde i‘câz damgası, yani Allah kelâmı olduğunu gösteren ilahî bir mühür vardır. O damgayı taşımayan hiçbir söz, ne kadar güzel olursa olsun, âyet gibi görünemez. İşte bu ilahî mühür, Kur’ân’ı tahriften koruyan manevî bir set vazifesi görür. Nitekim Kur'ân'a benzer söz getirmeye çalışan yalancı peygamberlerin sözleri ve uğradıkları âkıbet ortadadır.

Kur'ân'ın mucize oluşu ile ilgili detaylı izah için lütfen bakınız;

Kur'ân'ın Allah Kelamı Olduğunun Delilleri

Kur’ân’ın Belâgat Mucizesi

Ayrıca Bediüzzaman Hazretleri bu konuda şöyle demektedir:

... Gökteki güneşin feyzinden istifâde, aynadaki aksinin cilvesinden istifâdeden ne derece çok ve fâik ise, Kur’ân-ı Azîmüşşân dahi, o nisbette bütün kelâmların ve hep kitapların fevkındedir.

Kur’ân’dan sonra ikinci derecede, kütüb-ü mukaddese ve suhuf-u semâviyenin dereceleri nisbetinde tefevvukları vardır.2 

Güneşin kendisinden alınan ışık, aynadaki yansımasından alınandan ne kadar üstünse, Kur’ân da bütün diğer söz ve kitaplardan o kadar üstündür. Çünkü Kur’ân, doğrudan Allah kelâmıdır, diğer kitaplar ise ondan daha aşağı mertebede, ilham veya vahyin yansımaları gibidir. Kur’ân’ın nuru asıl kaynaktır; diğer kutsal kitaplar ve sahifeler ise bu nurdan pay almış, ama onun seviyesine ulaşamamıştır. Bu sebeple tahrif olmalarının önünde bir engel yoktur. Yani taklidi ve benzere mümkündür. Nitekim yapılmıştır. Zaten Kur'ân gibi, tahrif edilemeyecek iddiasıyla ortaya çıkmamışlardır.

Bazı hikmetlere değinecek olursak;

Öncelikle Allah'ın diğer kutsal metinleri koruyacağına dair bir söylemi yoktur. Fakat Allah, Kur'ân'ı koruyacağını şu âyetle açıkça beyan etmektedir:

Muhakkak ki Kur’ân’ı [zikr] biz indirdik. Onun koruyucusu da elbette biziz.3 

Sevgili Peygamberimiz (sav) tüm insanlığa gelmiş ve kıyamete kadar sürecek bir din getirmiştir. Fakat diğer dinlerde ve Peygamberlerde bu durum söz konusu değildi. Onlar kendi bulundukları topluluklara gelmişler, umuma yayılan bir dinleri olmamıştır. Bu sebeple o kitapların bozulması büyük bir probleme sebebiyet vermemektedir.

Semâvî her din temelde son gelecek dini müjdelemek için hüküm sürmüştür.

Diğer semâvî kitapların bozulmasının bir hikmeti de Allah'ın insanlara ders vermesi de olabilir. Nitekim ben muhafaza etmezsem siz tahrip edip bozmaya meyillisiniz diye bir mesajı da ihtiva ediyor olabilir.

Bu hikmetlerle beraber Cenâb-ı Hak Kur'ân'nı muhafaza ederek yine bir mucizesinin ortaya çıkartmayı murad etmiş olabilir. Nitekim tarihsel süreç içerisinde bu kadar zaman geçmesine rağmen aslını ve orijinalini koruyan, tek bir harfi bile değişmeden günümüze ulaşan eser pek mevcut değildir.

Kur'ân'ın değiştirilmeden günümüze ulaşması ile alakalı malumat için lütfen bakınız;

Kur'ân'ın Değiştirilemediğinin İspatı

Ayrıca konu ile alakalı detaylı izah için lütfen bakınız;

Diğer Semavi Kitapların Tahrifi

  1. Bediüzzaman Said Nursi, Mesnevi-i Nuriye, Hayrat Neşriyat, Isparta 2013, s. 88.

  2. Bediüzzaman Said Nursi, Zülfikâr, Hayrat Neşriyat, Isparta 2013, s. 177.

  3. Hicr 15 / 9.


Paylaş

Facebook'ta paylaş

Whatsapp'da paylaş

Hesaplarımıza abone olun sorularımızdan ilk siz haberdar olun

Yorumlar (1)

Tevrat‘ın pek çok ayrı ayrı lisanlara tercüme edilmesi vasıtasıyla o kadar tahrifat olduğu halde, şu Sûre-i Feth’in مَثَلُهُمْ فِى التَّوْرٰيةِ 1 hükmünü müteaddit âyâtıyla tasdik ediyor. (lemalar) İkinci hüccet: Tevrat, İncil ve Zebur’un ibareleri, Kur’ân gibi i’câzları olmadığından, hem mütemadiyen tercüme tercüme üstüne olduğundan, pek çok yabanî kelimeler, içlerine karıştı. Hem müfessirlerin sözleri ve yanlış tevilleri, onların âyetleriyle iltibas edildi. Hem bazı nâdanların ve bazı ehl-i garazın tahrifatı da ilâve edildi. Şu surette, o kitaplarda tahrifat, tağyirat çoğaldı. (mektubat)

31.12.2011

Yorumunuz

Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız