Kur'an-ı Kerim’de şöyle buyurulur:
(O gün onlara:) “Ey cin ve insan topluluğu! İçinizden, size âyetlerimi anlatan ve sizi bu gününüzle karşılaşmaktan korkutan peygamberler gelmedi mi?” (denilecek de onlar:) “Kendi aleyhimize şâhidlik ederiz (ki geldi)!” diyecekler; dünya hayâtı onları aldatmıştı ve gerçekten kendilerinin kâfir kimseler olduklarına dâir kendi aleyhlerine şâhidlik ettiler.1
Bu ayet açıkça gösteriyor ki, geçmişte cinlere de peygamberler gönderilmiştir. Yani Hz. Âdem’den (a.s.) itibaren Hz. Muhammed’e (sav) kadar, cinler de insanlar gibi vahye muhatap olmuşlardır.
Fakat Hz. Muhammed (sav), Hâtemü’l-Enbiyâ olduğu için bütün peygamberlerin sonuncusudur.
Aynı zamanda Resûlüs-Sakaleyn yani hem insanların hem de cinlerin peygamberidir.
Bu sebeple ondan sonra ne insanlara ne de cinlere peygamber gelmeyecektir. Kur'an-ı Kerim’de şöyle buyurulur:
(Ey Resûlüm!) De ki: “Bana vahyolundu, şu şübhesiz ki, cin’lerden bir topluluk (ben Kur’ân okurken) dinlemiş de: ‘Doğrusu biz, hârikulâde güzel bir Kur’ân dinledik!’ demişler.”2
(Ve demişler ki:) “(O Kur’ân) doğru yola götürüyor; artık (biz de) ona îmân ettik. Ve Rabbimize hiçbir şeyi aslâ ortak koşmayacağız!3
Cinler de insanlar gibi imtihanla sorumludur; fakat onlara kendi cinslerinden peygamber gönderilmemiştir. Cin Sûresi’nde, onların Kur’an’ı dinleyip iman ettikleri ve kavimlerine götürdükleri açıklanmakta; bu da Hz. Peygamber’in (sav) risaletinin yalnızca insanları değil, cinleri de kapsadığını göstermektedir. Bu durum, cinler arasında peygamber değil, mesajı iletmekle görevli davetçilerin bulunduğunu ortaya koymaktadır.
En'am, 2/130
Cin, 1/72
Cin, 2/72