Sözlükte "dönmek ve vazgeçmek" anlamına gelen ve daha çok Allah’a dönme ve yönelmeyi ifade eden "tövbe"; “günah ve hataların verdiği iç sancısı ve kötü huyları iyi huylarla değiştirmedir.” 1
Tövbe, sırf günah olduğu için pişmanlık duyularak o günahtan vazgeçmektir. Günah işlemiş olmaktan dolayı vicdanında oluşan tepkiden dolayı değil de bedenine, malına veya şerefine zarar verme gibi bir endişeden veya umduğu bir dünya menfaatini elde etmek arzusundan dolayı kötülükten vazgeçmek tövbe değildir. Asıl tövbe, menfaatini görse dahi yaptığı günahın çirkinliğini hissedip ondan vazgeçmektir.2
Bir sahâbînin, sorusu üzerine Peygamberimiz Aleyhissalatü Vesselâm günahı; "Günah, vicdanını tırmalayıp, seni huzursuz eden ve insanların bilmesini istemediğin şeydir" şeklinde tanımlamıştır.3
TÖVBENİN ÖNEMİ
Tövbe, günah işleyen insanın kurtuluş ve Allah'a sığınma kapısıdır. Bu kapıya muhtaç olmayan hiçbir insan yoktur.“Eğer siz günah işlememiş olsaydınız Allah sizi yok eder, başka bir kavim getirir, onlar günah işlerler, günahlarının bağışlanmasını Allah'tan isterler, Allah da onları bağışlar"4 anlamındaki hadis bu gerçeğe işaret etmektedir.
Kur'ân'ı Kerîm'de pek çok âyette yüce Rabbimiz ve bir çok hadis-i şerifte Peygamberimiz (a.s.) tövbe etmeyi emretmektedir:
“Ey müminler! Hepiniz Allah’a tövbe ediniz ki kurtuluşa eresiniz”5
"Ey insanlar! Allah'a tövbe edip O'ndan af dileyiniz. Zira ben O'na günde yüz defa tövbe ediyorum."6
"Vallahi ben günde yetmiş defadan fazla Allah'tan beni bağışlamasını diliyor, tövbe ediyorum."7
Anlamındaki âyet ve hadisler, işlediğimiz günaha mutlaka tövbe etmemiz gerektiğini ifade etmektedir. Tövbe etmek, hem Allah ve Peygambere itaattir hem de günahlardan kurtuluştur. Tövbe etmeyen insan kendisine zulmetmiş olur. "Kim tövbe etmezse işte onlar zalimlerin ta kendileridir"8 anlamındaki âyet bunun delilidir.
Kur'ân-ı Kerîm'de, işlenen günahlara tövbe etme ile ilgili örnekler vardır.
Yüce Allah Adem (a.s.) ve zevcesi Havvâ validemizi cennete koymuş ve orada her türlü nimetten yiyip içebileceğini bildirmiş, imtihan için bir ağacın meyvesinden yemeyi yasaklamış ve "…Şu ağaca yaklaşmayın, yoksa zalimlerden olursunuz"9 buyurmuştur. Adem (a.s.) ve Havvâ validemiz, şeytana kanarak bu yasağa riayet edememişlerdir.10 Adem (a.s.) ve Havvâ validemiz, yaptıklarına pişman olmuşlar ve günahlarına tövbe etmişlerdir: ''Adem (vahiy yoluyla) Rabbinden bir takım kelimeler aldı ve O'na tövbe etti…''11 "Rabbimiz! Biz nefsimize zulmettik. Eğer bizi bağışlamaz ve bize merhamet etmezsen mutlaka biz ziyana uğrayanlardan oluruz' diye yalvardılar".12 Allah da onların tövbelerini kabul etti.
Musa (a.s.) birine bir yumruk vurmuş ve adam ölüvermiştir.13 Bunun üzerine, "Rabbim, ben nefsime zulmettim, beni bağışla (diye) yalvarmış Allah da onu bağışlamıştır".14
Zikrettiğimiz ayet ve hadisler, tövbe etmenin gerekliliğini, verdiğimiz örnekler ise yapılan tövbeleri Allah'ın kabul ettiğini ifade etmektedir.
Tövbenin üç temel şartı vardır: Günaha pişman olmak (nedamet etmek). Günahı terk etmek. Ve bir daha işlememeye kesin karar vermek. Bu şartlar, her türlü günah için geçerlidir. Ancak mesele küfür ve nifak (münafıklık) gibi insanı İslam’dan çıkaran şeylere tövbe olunca, mesele biraz daha geniş bir anlam kazanmaktadır.
Bir insan münafıkken ya da kâfirken, gerçekten iman etmek ve Müslüman olmak isterse: öncelikle kalpten iman eder sonra diliyle de imanını açıkça ikrar eder (kelime-i şehadet getirir). Bu şekilde küfür ve nifaktan tövbe etmiş ve İslam’a dönmüş olur. Böylece, İslamiyet dairesine girer ve kafir ya da münafık olmaktan kurtulur.
Bir insan gerçekten iman ettikten sonra: namaz kılmamak, içki içmek, zina etmek, yalan, gıybet, faiz vb. gibi dinimizin yasakladığı büyük günahlarını işlemeye devam ederse, bu onu tekrar kâfir veya münafık yapmaz; fâsık bir Müslüman olur. Yani günahkâr bir mümin olur.
Ancak çok önemli hatta hayati bir durum var ki o da şudur: Günahı helal sayarsa, Mesela “İçki helaldir, namaz gereksizdir” gibi düşünürse, o zaman yine küfre girer. Ama günah işlediğinin farkında, bunun haram olduğunu kabul ediyor ama nefsine uyarak yapıyorsa, imanı vardır; günahkâr olur.
Münafıklıktan (veya küfürden) tövbe eden birinin imanının kabul olması için, kalpten iman etmesi, şehadet getirmesi ve İslam’ın esaslarını kabul etmesi (Allah’a, Resulüne, ahirete, meleklere, kitaplara, kadere iman gibi), yeterlidir.
Hemen bir anda tüm kötü amellerini bırakamasa da imanı kabul olur. Yine de tövbesinin tam ve kemale ermiş olması için, salih amellerle halini düzeltmesi gerekir. Tövbe ettikten sonra halini düzeltmek, imanı güçlendirir ve nifak alametlerini kalpten temizler.
Sonuç olarak; İnsanlar, sevap ve günah işleyebilecek özellikte yaratılmışlardır. Peygamberler hariç her insanın az çok günahı vardır. Yüce Allah da insanın hiç günah işlememesini değil, günahta ısrar etmemesini, işlediği günahına tövbe etmesini istemektedir. Bu itibarla insan işlediği günahına tövbe etmelidir. İnsanın tövbe etmede acele etmesi gerekir. Çünkü ölümün insana ne zaman geleceği belli olmaz. Ölüm gelip çatmadan önce şartlarına uygun tövbe edildiği takdirde Allah kulunun tövbesini kabul eder. Çünkü Allah tevvâb yani tövbeleri çok kabul edendir. Allah kulunun tövbe etmesine sevinir. Mümin günahına şartlarına uygun tövbe edebildiği ve günahı bağışlandığı zaman hiç günah işlememiş gibi olur.
Tövbe eden mümin, Allah ve peygambere itaat etmiş hem günahından kurtulmuş hem de sevap kazanmış olur. Tövbeler aracıya ihtiyaç olmadan doğrudan Allah'a yapılır. Tövbe etmek için özel bir zamana ve mekana ihtiyaç yoktur. Her zaman ve mekanda tövbe edilebilir. Kul haklarıyla ilgili günahlarda hak sahibine hakkının verilmesi ve ondan helallik alınması gerekir. Şirk, küfür, inkâr, isyan büyük küçük her türlü günahtan şartlarına uygun tövbe edildiği zaman tövbesi geçerli olur. Sadece son nefeste yapılan tövbeler geçerli değildir.
Bir münafık (veya kâfir) küfür ve nifaktan tövbe edip iman ederse, namaz kılmasa, içki içse vb. yine de Müslüman olur; ama günahkâr bir Müslüman olur. Fakat bunları helal görürse, “içki helaldir, namaz boşuna” derse, o zaman tövbesi geçerli olmaz; tekrar küfre düşer. Halini düzeltmek, salih ameller yapmak tövbenin güzelliğini tamamlar. Salih amel işlemek tövbenin şartıdır diyemeyiz, ama tövbeyi kuvvetlendirir ve devamlılığını sağlar.
Gazali, Ebû Hamid Muhammed, İhyâ-u Ulumi’d-Dîn, Tercüme Ahmet Serdaroğlu, Bedir Yayınevi, İstanbul, tarihsiz
Hamdi Yazır, Hak Dinî Kur’an Dili, VIII, 164. Sadeleştiren İsmail Karaçam, Emin Işık, Abdullah Yücel. Azim Dağıtım, İstanbul, tarihsiz.
Müslim, Birr 15
Müslim, Tövbe, 11
Nur, 24/31
Müslim, Zikr, 42
Buhârî, Deavât, 3
Hucûrat, 49/11
Bakara, 2/35
Bakara, 2/36
Bakara, 2/37
A'râf, 7/23
Kasas, 28/15
Kasas,28/16