Bahsi geçen ifade Kur'an-ı Kerim'de şu şekilde geçmektedir:
Hani Rabbin meleklere buyurmuştu ki: “Şübhesiz ben, kuru bir çamurdan, sûretlenmiş bir balçıktan bir insan yaratıcı olan (Rabbiniz)im. Artık onu (insan olarak yaratıp) düzelttiğimde ve ona (yarattığım) rûhumdan üflediğimde, hemen ona secde ediciler olarak yere kapanın! 1
Ayet-i kerimede geçen "ruhumdan" ifadesi, tefsirlerde şu şekilde izah edilmiştir:
Burada geçen “(yarattığım) rûhumdan” ta‘bîri, insanın şerefini yükseltmek makāmında söylenmiştir. Kâ‘be’ye “Beytullah” (Allah’ın evi) denilmesi gibi. 2
Cenâb-ı Hak, insanı şereflendirmek ve kıymetini göstermek için, Hz. Âdem’in ruhunu “ruhumdan” diyerek zat-ı ilâhiyesine nisbet etmiştir. Nitekim Cenab-ı Hakk’ın meleklere secde emretmesinin bir hikmeti de, Hazret-i Âdem’e (as) ruhundan üflemiş olmasıdır. 3
İslam inancına göre Allah'ın, insanların sahip olduğu gibi biyolojik veya yaşamsal bir ruhu yoktur. Çünkü ruh, yaşamak için bir bedene ve bir kaynağa ihtiyaç duyan varlıklara aittir; Allah ise hiçbir şeye muhtaç değildir ve ruhu bizzat yaratandır.
"Allah’ın ruhu" ifadesi; Allah’ın bir parçası olduğu anlamına gelmez. Aksine bu ifade, bir varlığın (örneğin Hz. Adem(a.s), Hz. İsa(a.s) veya Hz. Cebrail(a.s) ) doğrudan Allah tarafından yaratıldığını, tamamen O’na ait olduğunu ve O’nun katında çok değerli ve kutsal görüldüğünü belirtmek için kullanılır.
Örnekle açıklayacak olursak; bir mimar, çok emek verdiği ve hayranlık uyandıran bir yapıtı için "Bu benim ruhumdur," dediğinde; mimarın bedeninden bir parçanın o binanın içine girdiği düşünülmez. Bu sözle sadece o binanın mimar için ne kadar kıymetli olduğu ve onun sanatsal imzasını taşıdığı anlatılmak istenir. "Allah’ın ruhu" ifadesi de benzer şekilde, yaratılan varlığın ilahi bir sanat eseri olarak taşıdığı değeri ve Allah’a olan âidiyetini ifade eder.
Hicr, 15/28,29
Celâleyn Şerhi, c. 4, 181
Fahruddin-i Râzi, Tefsir-i Kebir Mefâtihu’l-Gayb, Akçağ Yayınları: 14/94-95

