RİSALE-İ NUR

22.09.2025

49

24. Söz'ün Kıymeti ve Muhteviyatı

24. söz nerede ve ne zaman telif edilmiştir? Bu risalenin konusu ve Bediüzzaman Hazretlerinin gözündeki değeri nedir?

* *

*** ***

28.09.2025 tarihinde sordu.

Cevap

24. Söz, 1928  senesinde Barla’da telif edilmiştir.

“Beş Dal” olarak telif edilen risalenin her bir dalı müstakil konuları içermektedir.

Birinci Dal’da; Allah’ın tek bir zat olmakla beraber farklı isimlerinin olmasının izahı yapılmaktadır.

İkinci Dal’da; insanların çok çeşitli meşreb ve kabiliyetlerle yaratılması açıklanmaktadır.

Üçüncü Dal’da; hadis usülüne dair Bediüzzaman Hazretlerinin on iki asıldan oluşan önemli esaslara dikkat çekmektedir.

Dördüncü Dal’da; melekler, insanlar, hayvanlar ve bitkilerin farklı ibadetleri anlatılmıştır.

Beşinci Dal’da ise muhabbet, ibadet, sünnet-i seniyye gibi farklı konulara temas edilen "Beş Meyve" yer almaktadır.

Bediüzzaman Hazretleri, külliyatın bir kısım yerlerinde bu muhteşem risaleye atıflar yapmıştır.

“Risâle-i Nûr’daki bütün mîzânlar ve muvâzeneler, îmânın saadet-i dünyeviyeye ve uhreviyeye medâr meyvelerini beyân ederler. Ve o küllî ve büyük meyveler, bu dünyada gösterdikleri saadet-i hayatiye ve lezzet-i ömür cihetiyle her mü’minin îmânı, ona bir saadet-i ebediyeyi kazandıracak, belki sünbül verecek ve o surette inkişâf edecek, diye haber verirler. Ve o küllî ve pek çok meyvelerinden beş meyvesi meyve-i Mi‘râc olarak, Otuz Birinci Söz’ün âhirinde ve beş meyvesi Yirmi Dördüncü Söz’ün Beşinci Dal’ında numûne olarak yazılmış.”[1]

“Yirmi Dördüncü Söz’ün Dördüncü Dalı’nda beyân edildiği gibi, nasıl ki bülbülün güle karşı dâsitâne-i aşkı, tâife-i hayvânâtın tâife-i nebâtâta derece-i aşka bâliğ olan ihtiyâcât-ı şedîde-i aşknümâyı, rahmet hazinesinden gelen ve hayvanâtın erzâklarını taşıyan kāfile-i nebâtâta karşı i‘lân etmek için bir hatîb-i Rabbânî olarak, başta bülbül-ü gül ve her nevi‘den bir nev‘-i bülbül intihâb edilmiş. Ve onların nagamâtı dahi, nebâtâtın en güzellerinin başlarında hoş-âmedî nev‘inden tesbîhkârânebir hüsn-ü istikbâldir, bir alkışlamadır.”[2]

Hazret-i Üstad, kendisine sorulan hadisle alakalı bir meseleyi de yine 24. Söz'e havale ederek ilave izahlar getirmiştir.

“Bir bîçâre ve vesveseli ve hassas ve dinsizlerle görüşen bir adam, bir meşhûr duâ-yı Nebevî hakkında bu akıl hâricindeki sevâb ve fazîletine dâir bir hadîsi görmüş, şüpheye düşmüş. Demiş: Râvî, Ehl-i Beyt’in imâmlarındandır. Hâlbuki hadsiz bir mübâlağa görünür. Meselâ içinde der: Bu duânın bir harfine mukābil, Kur’ân kadar sevâb verilir. Hem göklerdeki büyük melâikeler, o duâ sâhibini gördükçe, kürsîlerinden inip ona pek büyük bir tevâzu‘yla hürmet ederler. Bu ise, aklın ve mantığın mikyâslarına gelemez; diye, Risâle-i Nûr’dan imdâd istedi. Ben de Kur’ân’dan ve Cevşen’den ve Nûrlardan gāyet kat‘î ve tam akıl ve hikmete mutâbık bir cevab verdim. Size gāyet kısa bir icmâlini beyân ediyorum. Şöyle ki, ona dedim

Evvelâ: Yirmi dördüncü Söz’ün bir dalında[3] on adet usûl var, böyle şüpheleri esâsıyla keser, izâle eder. Ona bak, cevabını al.”[4]

Hulusi Ağabey’in Barla’da iken Üstad Bediüzzaman'a yazdığı bir mektupta ise Yirmi Dördüncü Söz'ün Beşinci Dalının İkinci Meyvesi'nde geçen örnekteki kişi nazara alınmıştır.

“Biliyorsunuz ki, çok ifadelerimde sizi taklîd ettiğim birinci sebebi, merbûtiyet-i hâlisâne; ikinci, kudret-i kalemiyemin kifâyetsizliğidir. Fakat mübârek Yirmi Dördüncü Söz’de misâli geçen fakir gibi, ben de diyorum: Ey sevgili Üstâd! Eğer gücüm yetse ve elimden gelse, bütün o nûrlu Sözler ayarında kelimelerden mürekkeb cümlelerle size ma‘rûzâtta bulunmak isterim. Fakat biliyorsunuz ki, yok. Niyetime göre muâmele buyurunuz.”[5]


[1] Asa-yı Musa, Hayrat Neşriyat, Isparta 2015, s. 69.

[2] Mektubât, Hayrat Neşriyat, Isparta 2015, c.1, s. 132.

[3] Üçüncü Dal.

[4] Emirdağ Lahikası, Hayrat Neşriyat, Isparta 2015, c. 2, s. 51-52.

[5] Barla Lahikası, Hayrat Neşriyat, Isparta 2015, s. 20.

 


Paylaş

Facebook'ta paylaş

Whatsapp'da paylaş

Yorumlar (0)

Yorumunuz

Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız