Sorduğunuz yer Risale-i Nur'da şöyle geçmektedir:
Üçüncü Vecih: Eski kozmoğrafya nazarında güneş gezer. Güneşin her otuz derecesini, bir burç ta‘bîr etmişler. O burçlardaki yıldızların aralarında birbirine rabtedecek farazî hatlar çekilse, bir tek vaz‘iyet hâsıl olduğu vakit, bazı esed yani arslan sûretini, bazı terâzi ma‘nâsına olarak mîzân sûretini, bazı öküz ma‘nâsına sevr sûretini, bazı balık ma‘nâsına hût sûretini göstermişler. O münâsebete binâen o burçlara, o isimler verilmiş. Şu asrın kozmoğrafyası nazarında ise, güneş gezmiyor. O burçlar, boş ve muattal ve işsiz kalmışlar. Güneşin bedeline, küre-i arz geziyor. Öyle ise, o boş ve işsiz burçlar ve yukarıdaki muattal dâireler yerine, arzın medâr-ı senevîsinde küçük mikyâsta o dâireleri teşkîl etmek gerektir. Şu halde bürûc-u semâviye, arzın medâr-ı senevîsinde temessül edecek. O halde küre-i arz, herbir ayda bürûc-u semâviyenin birinin gölgesinde ve misâlindedir. Güya arzın medâr-ı senevîsi bir ayna hükmünde olarak, semâvî burçlar, onda temessül ediyor.1
Bilindiği gibi, dünyanın iki temel hareketi vardır. Kendi ekseni etrafındaki dönüşü günleri, güneşin etrafındaki dönüşü ise yılları oluşturur. Dünyanın büyüklüğü sebebiyle bu iki hareketi gözle fark etmek mümkün değildir. Bunun yerine, güneş hareket ediyormuş gibi görünür. Günlük harekette güneş doğudan batıya doğru seyahat ediyor gibi görünürken; yıllık harekette mevsimlerin değişmesiyle yazdan kışa kuzeyden güneye, kıştan yaza ise güneyden kuzeye doğru yer değiştiriyormuş gibi görünür. Güneşin bu görünüşteki yer değiştirmeleri gerçekte dünyanın iki hareketinden kaynaklanmaktadır.
Eskiden insanlar dünyanın sabit olduğunu ve güneşin dünya etrafında döndüğünü sanıyorlardı. Mevsimlerin ise güneşin gökyüzünde yazın en tepe noktaya çıktıktan sonra kışa doğru yavaş yavaş en aşağı noktaya kaymasıyla oluştuğunu düşünüyorlardı. Zaten çıplak gözle görülen de bu durumdur.
Eski astronomi anlayışına göre güneş, gökyüzündeki yıllık hareketi sırasında yukarıdan aşağıya, aşağıdan yukarıya kaydıkça her ay başka bir burcun gökyüzündeki mevkinin hizasına gelirdi. Yani her otuz derecelik kaymada yeni bir burca girmiş olurdu. Görünüşe göre durum böyleydi.
Yeni astronomik bilgilere ve hakikate göre, güneş merkezde olup dünya onun etrafındaki yörüngede dönmektedir. Dolayısıyla her ay yeni bir burca giren güneş değil, dünyadır. Dünya yörüngesinde ilerledikçe her ay bir konumda güneşle yeni bir burç aynı hizaya gelmiş gibi görünmektedir.
Peygamber Efendimiz (sav), ileride anlaşılacak bu yüksek hakikate işaret olarak; eski astronomi bilginlerinin “Dünya gezmiyor, sabit duruyor; güneş geziyor” şeklindeki görüşleri esas alınarak oluşturulan burçların aslında işsiz ve misafirsiz olduklarını, hakiki işleyen burçların ise dünyanın güneş etrafında dolaştığı yörüngede bulunduğunu ve o burçlarda vazife gören ve seyahat edenin dünya olduğunu açıkça şöyle ifade etmiştir:
(عَلَى الثَّوْرِ وَالْحُوتِ )Dünya öküz ve balığın üzerindedir."2
Bu te'vil, bilim ve felsefe nazarında büyük bir kıymeti ifade eder.
Bediüzzaman, Lem'alar, Hayrat Neşriyat, Isparta, 2016, s.94
Kenzu'l-Ummal, h. no: 15216, Suyuti, ed Dürrü’l-mensûr c6,s522

